Siyasi iktidarın son günlerde en belirgin özelliği herkese
“kızmak” ve herkesi “vatan haini” ilan etmek!
“Adalet” arıyoruz diye “yürüyenlere” kızıyorlar.
Hadi bu “kızgınlığı” anlamaya çalışalım ama “adalet” arıyoruz diye
yürüyenlere “hoşgörü” ile bakanlara da kızıyorlar.
Onları da “vatan haini” gibi görüyorlar.
Sonra da “kızgınlıkları” ile baş başa kalıyorlar!
Çünkü “kızmak” çözüm olmuyorki!
Kimse siyasi iktidar kızıyor diye ne “adalet” arayışı yürüyüşüne
son veriyor ne de böyle kavgasız gürültüsüz yürüyenlere “hoşgörü”
ile bakmaktan vazgeçen oluyor.
Herkes “bildiğini okumaya” devam edince de siyasi iktidara
“kızgınlıkları” ile baş başa kalmak düşüyor.
Üstelik siyasi iktidarın bu “hırçın tavrı” kendi tabanında hüsnü
kabul görmüyor.
Pek çok iktidar yanlısı bu kızgınlığı “fazla abartılı” buluyor ve
açıkça karşı çıkıyor.
Siyasi iktidar keşke bu kadar “hırçın bir tavır” sergileyeceğine
başlangıçta sözünü ettiği “Yollar yürümekle aşınmaz” felsefesini
daha çok sahiplenebilse.
Çünkü iktidara her karşı çıkışı “Kandil ve Pensilvanya” ile
“bağlantılı ya da paralel” olarak görmek hiç de sağlıklı bir
yaklaşım biçimi değil!
Hele bu tür karşı çıkışları “darbe teşebbüsleri” ile ilişkili
olarak göstermeye çalışmak hiç doğru değil.
Darbe teşebbüsüne karşı olanların “iktidarın her yaptığını”
onaylama gibi bir mecburiyeti mi var?
Hiç böyle bir mecburiyet olabilir mi?
Siyasi iktidar “adalet” yürüyüşü konusundaki anlamsız tavrı ile
tamamen bir “çıkmaz sokağa” girmiş bulunuyor.
Sadece kendisi gibi düşünenleri ve kendilerini alkışlayanları
“vatansever” karşı çıkanları ise “vatan haini” olarak görmek ve
sadece görmekle kalmayıp bir de göstermeye çalışmak hayra alamet
bir gelişme olarak kabul edilemez.
Unutulmamalıdır ki “keskin sirke” sonunda küpüne zarar verir.