BATI dünyası Türkiye’yi “kendi istediği çizgiye” getirebilmek için fırsat kolluyor.
Şimdi kafalarından Avrupa Birliği’ne giriş müzakerelerinden “vazgeçilmesi” ya da bu müzakerelerin “rafa kaldırılması” var. Böyle bir tehlikeden(!) söz ederek akılları sıra Türkiye’yi “terbiye” etmeye çalışıyorlar.
Onlara bu fırsat verilmemelidir.
Yani müzakerelerden “vazgeçen” ya da “rafa kaldıran” taraf onlardan önce Türkiye olmalıdır.
Açıkça görüldüğü gibi alttan aldıkça üstümüze üstümüze geliyor ve sanki “vazgeçilemezlermiş” gibi davranıyorlar.
Türk tarafı defalarca içinde bulunulan durumu dile getirdi ve Avrupa Birliği’ne “yük olmaya” değil “yükünü paylaşmaya” geliyoruz dedi.
Ama adamlar bu “iyi niyeti” anlamazdan gelmeyi tercih ettiler.
Türkiye’nin üyeliğe kabul edilmesi bir “lütuf” bir “ihsan” olacakmış gibi bir hava estiriliyor.
Oysa Türk tarafının defalarca belirttiği gibi çökmekte olan bir birliğin “yükü” paylaşılacak.
Bugün birlik üyeleri “ayrılık sürecine” girmişken yine birlik üyesi ülkeler “eski günlerini arar” hale gelmişken Türkiye’ye çekilen restleri “iyi niyetle” bağdaştırmak mümkün mü?
Adamlar büyük bir ısrar ve inatla “Türkiye karşıtı” politika izliyorlar. FETÖ’cüleri desteklemek onlarda. PKK ve uzantıları PYD ile YPG’yi koruyup kollamak onlarda. Türkiye’nin her haklı karşı çıkışı karşısında bir takım önlemler alarak “dize getirtmeye” çalışmak onlarda.
“Şunu yapmazsanız aramıza almayız, bunu yapmazsanız birlik üyeliğini hayalinizde bile göremezsiniz” tehditleri artık “kabak tadı” vermeye başladı.
Evet, onlardan önce Türkiye harekete geçmeli ve “tam üyelik” müzakerelerine “son verdiğini” ilan etmelidir. “Alın üyeliğinizi başınıza çalın” denilmedikçe bunlar hizaya gelecek gibi görünmüyorlar. Bizimkilerin iyi niyetini resmen sömürüyorlar. Bu sömürüye “dur denilmeli” ve müzakerelerden “çekildiğimiz” onlara duyurulmalıdır.