Gündem yoğun. Yetişemiyoruz.
Haddimi aşmadan bir hukukçu ve ilahiyatçı kimliğimle öncelikle birkaç kelam etmek isterim.
Akıl, ilim, din ve vicdan sahibi Alimler elbette konuşacak. Tekfircilikle mücadele edecek, ilmi bir zeminde tebliğde bulunacak, bütünlüğü bozan fitneleri de boşa çıkartacak. Ve elbette tevhidi hakikati en güzel şekilde, en gür sesiyle duyuracaktır. Dışlamayacak, didişmeyecek, toplumu tağutun safına itmeyecek, sonuna kadar da küfürle mücadele edecektir.
Davet ve tebliği bir eylem metodudur. Alim, eylemden vazgeçmeyecek, insanlığı doğru ve iyi olana çağıracak, nebevi bir duruş sergileyerek son nefesine kadar direnmeyi tercih edecektir. Bizler de dün olduğu gibi bugün de peşlerine düşüp, önlerindeki engelleri aşmak için sorumluluk alacağız.
Bu kapsamda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın eleştirilerini doğru okumalıyız. Hedef şaşırtmamalı, düşünmeden hareket etmemeliyiz. Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği, tepki gösterdiği Alimlerimiz değil, kendine göre içtihatta bulunanlardır. Asla rehberlerimiz ve elçilerimiz değildir. Altını çizerek belirtmek isterim ki; Allahü teâlânın kıymet verdiği ilmi, Onun sevmediği yolda harcetmek kimsenin işi değildir, olmamalıdır. Bunu meslek edinenlere tepki göstermek ise hakkımızdır. Bu hakkı sosyal ağlarda yargısız infazlara dönüştürenlerin ise cüretini anlamakta zorlanıyorum. Eleştiri ile hakaret arasındaki sınırı aşmak hak değil; hakka girmektir. Bu da unutulmamalıdır.
**