Ankara kulislerinde epeydir konuşuluyor.
AKP hükümeti, harıl harıl para topluyor.
4749 Sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun, 2017 bütçe verileri ışığında Hazine’ye 47,5 milyar
TL borçlanma hakkı veriyordu. Yasa, bu rakamın yüzde beşi kadar
daha borçlanmaya imkan sağlıyor. AKP hükümeti onu da kullandı,
borçlanma miktarı 52.2 milyar TL’ye ulaştı.
Ama bu da yetmedi. Çıkarılan Bakanlar Kurulu kararı ile borçlanma
limiti bir yüzde beş daha artırıldı.
AKP hükümeti borcu artırıp, para topladıkça herkes “erken
seçim hazırlığı” yorumunu yaptı.
Ancak son gelişmeler, o paraların seçim için değil başka bir
“ödeme” için toplanmış olabileceğini
gösteriyor.
ABD’de, “Zarrab davası” olarak başlayıp,
“Hakan Atilla davasına” dönüşen süreçten
bahsediyorum.
AKP hükümetinin “kahraman” ilan ettiği,
“cari açığın yüzde 15’ini kapattığını” yandaş
kanallarda övüne övüne anlatan/anlattırılan, yetmemiş gibi
“sağlığından endişe ediyoruz” diye ABD’ye iki kez
nota verilen Reza Zarrab’ın Türkiye’ye maliyeti
büyük olacak.
Yalancı kahraman, her yerde yalancı kahraman oluyor.
Nitekim AKP hükümetinin “kahramanı” Zarrab da New
York’taki duruşmalarda, ballandıra ballandıra AKP’li eski bakanlara
verdiği rüşvetleri anlattı. Bu sefer de New York’taki mahkemenin
“kahramanlığına” soyundu.
Olan da, Zarrab’ın bile “benden hiç rüşvet
almadı” dediği Hakan Atilla’ya oldu.
Atilla, kendisine Zarrab’la
bağlantılı olarak ve onun ifadesine dayanılarak isnat edilen altı
suçun beşinden “suçlu” bulundu. Bu kararın elbette
Türkiye’deki bankalara yansıması da büyük olacak.
Zarrab ifadesinde İran yaptırımlarını nasıl
deldiğini anlatırken üç Türk ban...