“Tüm dünya bize karşı…”
Doğru aslında.
Uluslararası ilişkilerin kesin kuralıdır:
İyi yönetilmeyen, zayıf düşen, savrulan ülke sıkıştırılır. Tek
değil, kendini birçok cephede birden mücadele eden halde bulur.
Türkiye’nin yaşadığı da işte tam olarak bu.
Kötü yönetimin yarattığı zayıflama ve bundan yararlanmak isteyen
ülkelerin fırsatçılığı.
Türk Ordusu, AKP’nin yıllardır izlediği yanlış Suriye politikaları
nedeniyle meşgul;
Şu anda Cerablus’ta “nöbette”, Afrin’de ise terör
örgütleriyle bizzat sıcak çatışmanın içinde.
Mehmetçik çatışırken, Suriye’de enerji pazarları paylaşılıyor;
SURİYE VE IRAK ENERJİ PAZARINDA İRAN HAKİMİYETİ
Davutoğlu, AKP hükümetinin Başbakanıyken, “Maraş, Antep
neyse Halep de odur” diyor, Halep’i
“Gazi” ve “Kahraman” sıfatlarıyla
anıyordu.
Şimdi o Halep’te, yine AKP’nin “düşman” ilan
ettiği, “küstüğü” Esad rejimi, enerji ihaleleri
dağıtıyor. Ve o ihaleleri Türkiye değil, İran alıyor.
İran, Halep’te beş doğalgaz santrali kurmanın ve işletmenin
ihalesini aldı bile. Üstüne bir de tüm Suriye’nin elektrik
altyapısını kurma ihalesini de kaptı.
AKP hükümeti Esad’a “düşman/terörist” diyedursun;
Türkiye’nin burnunun dibindeki Lazkiye’deki enerji santralinin
tamiri ve işletmesine ilişkin ihaleyi alan da elbette İran
oldu.
Suriye’de Rus etkinliği zaten malum.
Ama Ankara’nın sadece Mehmetçik’le, savaşarak yer almaya çalıştığı
Suriye’de, Çinliler yatırımla, ihalelerle devrede. Çin, Esad
yönetimi ile daha geçenlerde 2 milyar dolarlık sanayi tesisi
anlaşması yaptı.
AKP hükümeti Membiç’e yönelik tehdit dozunu artırırken, pek gündeme
getirmediği Fırat’ın doğusunda PYD-YPG ile işbirliği içindeki ABD
de, Suriye’nin en büyük su ve doğalgaz/petrol yataklarının üzerine
oturmuş durumda.
Irak’ta da durum Ankara açısından pek pa...