İlk sonuç; Berlin sonrası artık Hafter’in de BM tarafından “tanınması.” Oysa Türkiye tüm Libya politikasını BM’nin Trablus’taki Müslüman Kardeşler bağlantılı Sarrac hükümetini tanıması, ülkenin büyük bölümünü kontrol eden General Hafter’i ise “tanımaması” üzerine kurmuştu. Moskova zirvesinde Hafter’i önce AKP bizzat tanımış oldu, ardından Berlin’de Hafter’e “BM tanıması” da altın tepside sunuldu.
Türkiye’nin ikinci kaybı ise bizzat Berlin zirve bildirisinde yazılı… Katılımcı ülkeler -Elbette Türkiye de- Libya’ya asker ve silah göndermeyecekleri taahhüdü altına girdiler bildiriye imza atarak. TBMM’den geçen Libya tezkeresi de boşa çıkmış oldu.