TBMM’deki Dışişleri Bakanlığı bütçe görüşmelerinde, Bakan Mevlüt
Çavuşoğlu’nun dağıttığı kitapçığın başlığı “insani ve
girişimci dış politika” idi.
Oysa AKP hükümetinin iktidara geldiği günden bu yana izlediği dış
politikaya çok farklı bir isim de konulabilir…
Benim önerim; “Ümmetçi ve hızlı dönüşümcü” dış
politika…
“Ümmetçi” kısmını çok fazla açıklamaya gerek
yok…
Yabancılar buna “neo-Osmanlı” adını takarken,
AKP’liler ise tarifi “değerli yalnızlık” olarak
yapıyor.
Dış politikanın “hızlı dönüşümcü” kısmı ise
AKP’nin uluslararası ilişkilerde yaptığı hızlı dönüşlere atıf
elbette…
Yine AKP’lilerin “kandırıldık” başlıklı dış
politika dönüşleri içinde;
İsrail’le bir dargın bir barışık…
“Kardeşim Esad”dan, “katil Esed”e
varan…
Rusya ile uçak düşürüp can düşman olup, Putin’in sert tepkisini
görünce işi “stratejik ortaklığa” vardıracak kadar
ileri giden politikaları saymak mümkün.
Şimdi benzer durum Suudilerle yaşanıyor;
3 yıl önce, ölen Suudi Kralı’nın ardından tüm Türkiye’ye zorla yas
tutturan AKP iktidarı, şimdilerde Kaşıkçı cinayeti üzerinden
Riyad’da Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın giderek güç kazandığı
yönetime yükleniyor.
İşte, ileride Türkiye’yi çok zor duruma düşürebilecek
“tehlikeli işaretler” de burada ortaya çıkıyor.
İlk “tehlikeli işaret”, Suudilerin Türkiye’nin
ortasında, diplomatik bir yerleşkede cinayet işleyebileceklerini,
üstelik bunun da cezasız kalacağını düşünmeleri.
İkinci “tehlikeli işaret”, bizzat Türkiye’nin
Kaşıkçı cinayeti soruşturmasını yü...