ABD’de Zarrab davası resmen 27 Kasım’da
başlayacak, “suçlu olup olmadığına” jüri karar
verecek.
ABD’deki davaların kalbi jüri… Jüriyi kim daha iyi ikna edebilirse,
o taraf kazanıyor.
Ancak dava tarihi yaklaşırken gelişmeler, Zarrab davasının
yargılanan tüm sanıkları için giderek daha “iç
karartıcı” bir hal alıyor. “DOLANDIRICILIKTAN”
“TERÖR DESTEKÇİLİĞİNE…” Zarrab
iddianamesini yazan New York Güney Bölge Başsavcısı Preet
Bharara davaya “dolandırıcılık”
suçlamasıyla başlamıştı.
Ancak dava sürecinde yapılan yazışmalarda, savcılık dilekçelerin
dipnotlarında “terör destekçiliğine” ilişkin
unsurlar da ekledi. Bharara dosyayı,
“teröre destek vermek için büyük çapta
dolandırıcılık” tezi üzerine kurduğunun işaretlerini
verdi. İddianame genişledikçe, suçlamalara ilişkin ayrıntılar da
ortaya çıktı.
Zarrab’a, kurduğu büyük çaplı dolandırıcılık
şebekesiyle, İran’daki Devrim Muhafızları’na kaynak sağlamak
suçlaması yöneltildi.
Türkiye bağlantıları -yani Halkbank ve Zarrab’ın
“rüşvet verdiği” iddia edilen AKP hükümet
yetkilileri- da, “bilerek ve isteyerek”, bu
sisteme dahil olmakla suçlandı. “ERDOĞAN, GÖRÜŞMENİN
YARISINI ZARRAB’A AYIRDI” Zarrab, ABD’de
Barack Obama döneminde açıldı. Türkiye’deki AKP
hükümeti o dönemde, kamuoyu önünde davadan pek bahsetmedi,
görmezden gelir gibi yaptı.
Ancak şimdi öğreniyoruz ki Zarrab dosyası daha ilk
günden itibaren AKP hükümet yetkilileri tarafından
Ankara-Washington ilişkilerinin “ana gündem maddelerinden
biri” haline getirilmiş.
Washington Post gazetesinde bu hafta David
Ignatius imzalı köşe yazısında -ki kendisi o ünlü
‘one minute’ paneli...