New York’taki adli süreç, Mart 2016’da Reza
Zarrab’ın Miami’de tutuklanmasıyla başlamıştı.
O zamandan beri hep “Zarrab davası” diyorduk bu
sürece…
Ancak 27 Kasım’da yapılacak jürili son duruşmaya günler kala,
“Zarrab davası” da şekil değiştirdi,
“Halkbank davası” haline geldi.
O kadar ki; “asıl sanık” Reza Zarrab’ın asıl
duruşmada “tanık” olması büyük ihtimal.
ABD’de bir sanığın, savcılıkla anlaşıp, “itirafçı”
olup ceza indirimi istemesi olağan bir uygulama. Bunun için
savcılıkla anlaşma yapıldıktan sonra sanığın bir de hakim karşısına
çıkıp “suçluyum” demesi, ceza indirimi karşılığı
itirafçı olduğunu kendi ağzından söylemesi gerekiyor.
Henüz bu aşama gerçekleşmemiş de olsa, tüm emareler
Zarrab’ın “itirafçı” olduğunu
gösteriyor. Milyonlarca dolar verip tuttuğu avukatlar, artık
savcılığın ortaya koyduğu dilekçelere, yeni iddianamelere itiraz
etmiyor. Zarrab tam anlamıyla “havlu
atmış” gibi duruyor.
Peki bundan sonra ne olur?
İtirafçılığının kesinleşmesi halinde, Zarrab’ın 27
Kasım’daki duruşmaya çıkıp “tanık” olması büyük
ihtimal…
Zarrab “tanık” olursa, kürsüye çıkıp teker teker
savcılığın iddialarını doğrulayacak; verdiği rüşvetleri, isim,
tarih ve yer belirterek teker teker anlatacak. Savcılığın İran’a
yönelik ABD yaptırımlarını delmek için kurulduğunu öne sürdüğü
rüşvet ve dolandırıcılık şebekesinin nasıl çalıştığının
ayrıntılarını bizzat jüriye anlatacak.
AKP döneminin bir dönem “gözde işadamı” olarak
lanse edilen Zarrab “tanık”, Türkiye
Cumhuriyeti’nin üst düzey bürokratı Hakan Atilla
ise “sanık” olarak yargılanacak.
Olan Türkiye’ye olacak…