ABD’de Zarrab davasında sona gelindi.
Pazartesi-Salı jüri seçimlerinin ardından en geç çarşamba günü
savcılık ve savunmanın açılış konuşmaları yapmaları bekleniyor.
“Zarrab davası” olarak başlayan duruşma sürecinde, Reza Zarrab
resmen “sanık” olmayacak. Hakkında istenen 6 ayrı suçtan, toplamda
90 yıllık hapis cezası ağır gelmiş olmalı ki, Zarrab “itirafçılığı”
seçmiş görünüyor.
Duruşmada “sanık” kısmında sadece Halkbank eski Genel Müdürü Mehmet
Hakan Atilla kalmış durumda. Atilla cephesinden henüz “itirafçılığa
kaydığına” ilişkin bir belirti yok; bunun en somut göstergesi ise
savunma ekibine, jürili duruşmaya günler kala yeni avukatlar
katması.(Bu arada, Amerikan hukuk sisteminin sanığı koruyan
yönünden de bahsetmek gerekiyor; Atilla’nın avukatlarının parasını
Halkbank ödüyor. Ancak bu davada, İran’a yönelik yaptırımların
delinmesi suçlamasında kurumsal olarak Halkbank da taraf.
Dolayısıyla, Atilla ile Halkbank’ın duruşmanın gidişatına bağlı
olarak çıkarları çelişebilir. İşte bu nedenle, duruşma hakimi
Atilla için bir de parası Halkbank tarafından ödenmeyen bir avukat
atanmasına karar verdi. Joshua Dratel adlı avukat, Halkbank’ın
değil sadece Atilla’nın çıkarlarını savunacak. Sadece bu durum bile
davanın ne yönde ilerleyebileceğinin göstergesi gibi.)
İşte tam bu aşamada şunu sormak gerekiyor:
ABD’de görülen bir davada nasıl oldu da, kıymeti kendinden menkul
İranlı bir işadamı -Zarrab- “tanık”, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir
bürokratı -ve bir kamu bankası- “sanık” durumuna düştü?
Teker teker özetleyelim:
n ABD, İran yaptırımlarında çok ciddi. AKP hükümeti bu ciddiyeti
göremedi. Zarrab dosyasında savcılık dilekçelerinde, tarih ve isim
vererek ABD Hazine Bakanlığı’nın Halkbank’ı iki kez yaptırımlar
konusunda uyardığı bilgisi yer alıyor. Bu uyarılar o dönemde
görmezden gelinmiş, geçiştirilmiş. Oysa ABD, daha önce Almanya’da,
Fransa’da, hatta ABD’de pek çok bankaya “İran yaptırımlarını ihlal”
gerekçesiyle para cezası vermişti. O ban...