Türkiye’de dış politikayı izlemek de, değerlendirmek de, yazmak
da çok zor artık.
Almanya ile kriz yaşanırken, ABD ile “kandırıldık” teranesine beş
kala, Ortadoğu’dan -Katar dışında- tamamen dışlanmışken, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmakla gurur duyan biri için yazmak zor.
İşte o nedenle bu yazı bir “zor yazı”…
Halen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Başbakanlık
başdanışmanı iken Türkiye’nin dış politikasının adını “Değerli
yalnızlık” koyduğunda eleştirmiş, hafife almış, üzülmüştük.
Meğerse doğru söylüyormuş;
Türkiye’nin bugün yaşadığı “değeri kendinden menkul” bir
yalnızlık…
Şöyle ki;
– ABD İLE “YPG KRİZİ”NE EK “KORUMA KRİZİ”; FİİLEN DİPLOMATİK İLİŞKİ DÜZEYİNİN DÜŞÜRÜLMESİNE DOĞRU GİDİYOR- Türkiye’deki saray rejimi, Obama dönemindeki YPG krizi, uluslararası ilişkileri de işadamı mantığıyla yürütmesi beklenen Trump’ın seçilmesiyle rahatladığını sandı. Ancak işadamı Trump ölçtü-biçti ve dünyada -Katar hariç- hemen herkesle kriz yaşayan Türkiye’nin “güvenilir ortak olmadığına” karar verdi. Trump yönetimi, Erdoğan yönetiminin en çok korktuğunu yaptı ve Türkiye’yi bir kenara koyup, Suriye’de -ve hatta Irak’ta- yola Kürtlerle devam etme kararı aldı. Erdoğan, son bir hamleyle durumu düzeltmek, Trump’ın “işadamı” yönüne seslenmek için Washington’a gitti ama nafile… Washington’da Erdoğan’ın korumalarının göstericilere müdahale etmesiyle “FETÖ’nün iadesi” ve “YPG ile işbirliği” krizlerine bir de “koruma krizi” eklendi. Bakmayın siz Türkiye’de koruma krizinin görmezden gelinmeye çalışılmasına; durum vahim. Daha geçen hafta, ABD Kongresi’nin en etkili isimleri, koruma krizini hatırlatmak, korumaların yargılanmak üzere ABD’ye iadesini sağlamak için gösteri yürüyüşü yaptılar. Ve Trump bu yürüyüşün gölgesinde, Türkiye’deki ABD Büyükelçisi John Bass’ı Afganistan’a atamaya karar verdi. Türkiye’ye Büyükelçi olarak kim atanır, henüz belli değil. Ancak şu bir gerçek; kim olursa olsun, atanacak yeni büyükelçinin Kongre’den onay alması gerekiyor. Koruma krizi nedeniyle deliye dönmüş Amerikalı senatörlerin ise Erdoğan yönetimi bu konuda herhangi bir adım atmadan Türkiye’ye atanacak büyükelçiye onay vermeleri söz konusu görünmüyor. Yani ABD ile Türkiye ilişkileri Trump yönetimi tarafından, resmen olmasa da fiilen, “maslahatgüzar düzeyine” düşürülmüş durumda…
– RUSYA, TÜRKİYE’Yİ BIRAKTI, MISIR’LA ÇALIŞIYOR: “CİHATÇI KRİZİ” KAPIDA- Rusya lideri Putin ile sadece Putin’in tercümanının olduğu bir görüşme yapan Trump, Suriye konusunda da Ankara’nın hiç beklemediği bir hamle yaptı. CIA’nın Suriye’de Esad rejimi muhaliflerine (siz bunu cihatçı gruplar olarak okuyun) yönelik lojistik, mali ve eğitim desteğini kesiverdi. Beşar Esad rejiminin en büyük desteği Rusya, böyle bir hamleden ancak mutlu olur. Mutsuz olacak ise bugüne kadar, muhalefetin tüm eleştirilerine rağmen ABD ile birlikte Suriyeli cihatçıları besleyip büyüten Erdoğan yönetimi olacaktır. Halep’in Esad yönetimine geçmesiyle birlikte cihatçı gruplar Suriye’nin kuzeyindeki İdlip bölgesine sıkışmış durumda. Rusya, Halep’in Esad’a devri operasyonunda Türkiye ile birlikte çalışmıştı. Şimdi benzer bir operasyon, Şam’ın yakınlarındaki Doğu Guta’da yapılıyor. Ama bu kez Rusya’nın birlikte çalıştığı ülke Türkiye değil, AKP yönetiminin nefret ettiği Sisi’nin Mısır’ı. Doğu Guta’nın cihatçılardan temizlenmesinin ardından ise Rusya’nın Esad ordusu ile birlikte İdlip’e müdahalesi an meselesi artık. Türkiye ne yapar? Fırat Kalkanı’ndaki Mehmetçikle, Suriye sınırına yığılmış TSK unsurlarıyla müdahale eder mi? Rusya’yı karşısına almayı göze alır mı? Yoksa kaçacak cihatçılara kapıları mı açar? Saray yönetimi ne karar verirse versin, kriz kapıda.