Doğrular, yanlışlar?
Hemen herkesin kendine göre doğruları var.Ve herkes kendine göre haklı.Peki, gerçek doğru hangisi?..Yasalar, mahkemeler, ombudsmanlar, hakem heyetleri, temyiz mahkemeleri ve benzeri kurumlar işte hep bu yüzden kurulmuş.O da yetmemiş...
Hemen herkesin kendine göre doğruları var.
Ve herkes kendine göre haklı.
Peki, gerçek doğru hangisi?..
Yasalar, mahkemeler, ombudsmanlar, hakem heyetleri, temyiz mahkemeleri ve benzeri kurumlar işte hep bu yüzden kurulmuş.
O da yetmemiş, uluslararası kurumlara ihtiyaç duyulmuş, kurtarıcı olarak onlara kucak açılmış.
Ama zaman içerisinde gördük ki hiçbiri bir işe yaramıyor ya da olaylara şaşı bakıyor.
Balkanlar’daki savaşlarda Müslüman azınlığa karşı yapılan zorbalık yıllarca sürdü ve Batılı ülkeler ile onların oluşturduğu uluslararası kurumlar olup bitenleri sadece seyrettiler.
Ortadoğu’da son yıllarda yaşananlara karşı takınılan tutum da farklı değil...
Dünyaya ince ayar çeken ülkeler, bize ya da başkalarına, her şeye şaşı bakıyorsunuz derken, asıl şaşı bakan kendileri ama bunun bile farkında değiller.
Ya da rollerini o kadar iyi oynuyorlar ki kendi yalanlarına, kendileri de inanıyorlar...
Yine aynı şekilde, bize önyargıyla bakıp, kazık atıyorlar, onlardan dost olmaz demek de bir o kadar sakıncalı. Evet, geneli bize şaşı bakıyor ama hepsi öyle mi ve arada bir çuvaldızı kendimize de batırmak gerekmez mi?..
Güven erozyonu
Uluslararası ilişkileri siyasetçilere bırakıp, biraz da kendimize bakalım.
Özellikle de eğitim sistemimizin bize kazandırmaya çalıştığı davranışlara!
Devlet/vatandaş ilişkisinde ya da kapsamı biraz daha daraltırsak, okul/öğrenci ilişkisinde hemen her şeyin güvene dayalı olması gerekir.
Sistem öğretmene ve öğrenciye güvenmezse, öğrenci, öğretmen, veli de sisteme güvenmez.
Eğitim sisteminde hiç kimse hiç kimseye güvenmez hale geliyor ki bu da yediden yetmişe hepimizi etkiliyor.
Sokağa çıkıp bir bakın, kim kime güveniyor?