Eğitim sistemimiz dünyadaki değişime ayak uydurabildi mi?
Hemen her şey öylesine hızlı değişiyor ki hızına yetişebilene aşk olsun. Bırakın binlerce yıl öncesini, son 100 yıla bakalım. Enerji çeşitliliğiyle birlikte teknoloji ve hele hele bilişim...
Hemen her şey öylesine hızlı değişiyor ki hızına yetişebilene aşk olsun.
Bırakın binlerce yıl öncesini, son 100 yıla bakalım.
Enerji çeşitliliğiyle birlikte teknoloji ve hele hele bilişim aldı başını gitti.
Otomobillerin hızları 30 kilometreden 300 kilometreye ulaştı.
Ev telefonlarının artık yüzüne bakan yok.
Beyaz eşya, bilgisayar, televizyonlarda neredeyse altı ayda bir model değişiyor.
Pırpır uçaklardan çift katlı devasa uçaklara geçildi, tek seferde kıtalar arası yolculuklar yapılıyor.
Bu arada insan ömrü de 50’den 80’e merdiven dayadı.
Ameliyatla değiştirilmedik organ kalmadı, yapay zekâyla birlikte biyonik insan da kapıda...
Peki, böylesi bir hızlı değişim yaşanırken, eğitimde neler değişti!
100 yıl önce de birleştirilmiş sınıflar vardı, bugün de.
100 yıl önceki sınıflarda da bir kara tahta ve bir öğretmen vardı, bugün de!
100 yıl önce de önlükle okula gidiliyordu, bugün de.
100 yıl önce de ödev dayatması vardı, bugün de.
100 yıl önce de ezber vardı, bugün de.
100 yıl önce de sınav odaklı bir eğitim vardı, bugün de.
100 yıl önce de katı bir disiplin anlayışı vardı, bugün de...
Değişen ne oldu?
Yukarıdaki örnekleri sayfalar dolusu artırmak mümkün.
Asıl vurgulamak istediğimiz, dünya değişirken eğitimin ona ne kadar ayak uydurduğudur.
Eskiden eğitim kurumları bir bilim yuvasıydı ve toplumun birkaç adım ilerisindeydi.
Tıpkı gazeteler gibi.
Şimdi okullar da gazeteler de toplumun gerisinde kaldı.
Gazetelerde tirajlar niye eriyorsa, okullara ve eğitime olan ilginin azalması da bu yüzden!
Bu yüzden, eğitim ve eğitimcilerin yeniliklere karşı ayak diremesini irdelerken, medya olarak kendimize çuvaldızı batırmayı da ihmal etmemeliyiz ki ciddiye alınalım...