Eğitimde ve bilimde çağı yakalamamız mümkün mü?
Bilim toplumu olmadan refah toplu olamayacağımızı artık kafalarımıza iyice kazımamız gerekiyor.Ve beynimizin her karesine daha derin harflerle kazıyacağımız diğer önemli gerçek ise, eğitimde kaliteyi...
Bilim toplumu olmadan refah toplu olamayacağımızı artık kafalarımıza iyice kazımamız gerekiyor.
Ve beynimizin her karesine daha derin harflerle kazıyacağımız diğer önemli gerçek ise, eğitimde kaliteyi yakalamadan, bilim toplumu olmanın mümkün olmayacağı...
Peki, bu konuda olumlu yönde işaretler var mı?
MEB ve YÖK, ülkemizde eğitime yön veren iki önemli kurumumuz.
20 milyon öğrencinin geleceğini bir anlamda onlar inşa ediyor.
Peki bu iki kurum, iyi bir mimar, iyi bir pedagog, iyi bir planlamacı mı?..
Bu soruya eminim ki pek çoğunuz hiç düşünmeden hayır cevabı vereceksiniz. Çünkü onlarca haklı gerekçeniz var.
Gidişat da ortada.
Peki, bu iki önemli kurumumuz kendini geliştirme konusunda çaba içerisinde mi?
Canı gönülden evet demeyi çok isterdik ama maalesef fazlasıyla tereddütlerimiz var. Çünkü YÖK gibi MEB’de de fazlasıyla iyi niyetli isim ve iyi niyetli girişimler var. Bakan Avcı ve Başkan Saraç’ın samimiyetini kimse sorgulayamaz. Ama kadroların da onlara inanması gerekir ki işte bu böylesine devasa kurumlarda hemen olmuyor.
Bu yüzden, kişilere bağlı icraatlar yerine kurumsallığa ve sisteme dayalı reformlara ağırlık vermek zorundayız...
Günü kurtarmak yetmiyor
MEB de YÖK de son yıllarda günü kurtarmanın ötesine geçemiyor.
Her gelen bakan ve başkan kurumları ve sistemleri sil baştan yeniden ele aldı, almaya devam ediyor.
Çoğu zaman da birinin ak dediğine, diğeri kara dedi.
Kimileri geldi sınavları artırdı, kimileri de azalttı.
Yine aynı şekilde kimileri tercih sayısını artırmayı bir marifetmiş gibi sundu, kimi de bu yanlış dedi.
Böylesine çelişkiler öylesine çok ki tek tek yazsak buradan Çin’e yol olur.
İşte bu nedenle, eğitim ve bilimde bir devlet politikasının olması gerekiyor.
Kâğıt üzerinde ya da söylemlerde, bu yönde zaten var diyenler çok çıkacaktır.
Olsaydı böyle mi olurdu diyen de çok olacaktır.
Kimin ne söylediği elbette önemli ama biz lafa değil, sonuca bakarız.
Ve, gelinen nokta da maalesef hiç umut verici değil!..
Peki ne yapılabilir, ne yapılması gerekir?..