Hak, hukuk, adalet dün, bugün ve yarın
Öylesine sancılı bir süreçten geçiyoruz ki karmakarışık duygular içerisindeyiz. Doğrularla yanlışlar birbirine karıştı. 5-10 yıl öncenin doğruları, bugün yanlış...
Öylesine sancılı bir süreçten geçiyoruz ki karmakarışık duygular içerisindeyiz.
Doğrularla yanlışlar birbirine karıştı.
5-10 yıl öncenin doğruları, bugün yanlış oldu!
Bugünün doğrularından pek çoğu da tartışmalı.
Kimse kimseye güvenmiyor!
Dur durak bilmiyor.
Başkalarını yargısız infazla suçlarken, en acımasızını bazen kendimiz yapıyoruz.
Peki, daha nereye kadar?..
100 gün oldu!
Türkiye bir hukuk devleti.
Öyle olmaya da devam edecek.
Yol kazaları olmuyor mu?
Fazlasıyla var.
Keşke hiç hata yapmasa da hiç düzeltilme gereği duyulmasa.
Ama Atatürk’ün basın için söyledikleri, yargı için de geçerli.
Yargı, hatalarını, yine kendi düzeltecektir...
Nitekim öyle de oluyor...
Ateş düştüğü yeri yakar misali, yakınlarımızdan birinin başına bir şey geldiğinde, hissedilen acının dozu daha yüksek olur...
Musa Kart, kırk yıllık arkadaşım ve tam 100 gündür tutuklu.
Haklarında daha bir iddianame bile hazırlanmadı.
Tutuksuz yargılanamazlardı mıydı?
En ağır suçlulara tanınan hak onlara niye tanınmadı?
Haklarındaki suçlamalar ne, onu bile bilmiyoruz!..
Gözaltına alınmadan bir gün önce birlikteydik, bir sonraki hafta sonu için planlar yapmıştık.
Böyle bir süreci ne o bekliyordu ne de biz...
Çizdiği karikatürler ortada.
O kadarını da çizmeyecekse, o kadarını da yazamayacaksa, gazeteci olmanın ne anlamı var?
Cumhuriyet yönetiminde görev almasının nedeni de Cumhuriyet tarihine tanıklık eden bir markanın kurumsal kimliğinin korunmasına yönelikti...
Kırk yıldır tanıdığım Musa’dan ne bu ülkeye ne de bu millete zerre kadar zarar gelmez.
O, bırakın ülkeye zarar vermeyi ve birilerini incitmeyi, haksız yere birinin canını yakacağına, kendi canı yansın ister..
Eğer o suçluysa, yüzde 99.9999’umuz da suçludur.
Eğer meslek ilkelerinin bir adım ötesine geçtiyse, hepimiz geçmişizdir.
Eğer onun kalbinde zerre kadar kötülük hissi varsa, hepimiz kötüyüzdür...
O bir ağa çocuğu ama hiç ağalık yapmadı, o bir milletvekili çocuğu ama siyasete hiç bulaşmadı, o bir mühendis ama mesleğini neredeyse hiç yapmadı, o çok iyi bir aydın ama hiç ukala olmadı.
Yandaşlık ya da gözü kapalı saldırganlık onun lügatinde yok. Çünkü o, gazetecilerin de tıpkı yargıçlar gibi tarafsız olması gerektiğine inanıyor ve zedelemek aklının ucundan bile geçmedi, geçmez ve geçmeyecek de...
100 gündür kendisiyle ne görüşebildik, ne de konuşabildik.