Herkesi her şeyden soğutmak ne kadar doğru?
Kiminle konuşsanız, sanki Karadeniz’de gemileri batmış gibi, tatsız, tuzsuz.Yüzünden düşen bin parça.Ağzını bir açsa, dur durak bilmiyor.Bu yüzden de hiç konuşmamayı tercih ediyor. Ülke...
Kiminle konuşsanız, sanki Karadeniz’de gemileri batmış gibi, tatsız, tuzsuz.
Yüzünden düşen bin parça.
Ağzını bir açsa, dur durak bilmiyor.
Bu yüzden de hiç konuşmamayı tercih ediyor.
Ülke olarak keyfimiz kaçık.
Moralimiz bozuk.
Gazeteleri okuyup, haberleri dinledikçe, içimiz kararıyor.
Düşündükçe içinden çıkamıyorsunuz.
Görmezden geldiğinizde vicdan azabı yaşıyorsunuz.
Vur patlasın çal oynasın diyenleri gördükçe kahroluyorsunuz.
Ne oldu bize böyle?
Nasıl bu hale geldik?
Ve bu kâbus, ne zaman sona erecek?..
Keyiflerde değil de acılarda buluşmayı seven bir milletiz.
Düğünlerde, doğumlarda göremediğimiz insanları, cenazelerde görürüz.
Bayramları, galibiyetleri, zaferleri, ödülleri, kazançları değil hezimetleri konuşuruz.
Kızgınlıklarımızı, öfkemizi, serzenişlerimizi, intikam duygularımızı daha ne kadar depreştireceğiz!
Yaşadığımız acılar hâlâ yetmedi mi?..
Ortak değerlerimizi tükettikçe tükettik.
Oysa en büyük zenginliğimiz onlardı.
Şimdi onları yeniden kazanma zamanı.
Ve bunu, birileri değil, hepimiz el birliğiyle gerçekleştirmek zorundayız.
Lafı evirip çevirip hep eğitime getiriyorsun diyenler çıkabilir.
Ama eğitimde birliği, bütünlüğü, sevgiyi, hoşgörüyü, sağduyuyu, dostluğu, kardeşliği, hakkı, hukuku, adaleti öğretemediğimiz sürece, vatan ve millet sevdasını içselleştiremeyiz, hayata geçiremeyiz.
İşte bu yüzden, eğitimin, öncelikli hedefi, sınavlar değil, millet ve memleket sevdası olmalıdır.
Peki, bunu nasıl yapacağız?
Sen, ben, o, güçlü güçsüz, iktidar muhalefet, kentli taşralı, zengin fakir demeden hep birlikte gerçekleştireceğiz.
Eğitim reformu şart ama bu, MEB’in anladığı anlamda değil.
Eğitimin yeniden yapılanması, inanın yeni anayasadan daha önemli.