İnsan gücü planlaması mı o da ne ki?
Hiç kendimizi kandırmayalım, bu kafayla gittiğimiz sürece ne bilim toplumu olabiliriz ne de refah toplumu olabiliriz. Çünkü tıpkı ekonomide olduğu gibi insan kaynaklarımızı da hoyratça talan ediyoruz… En...
Hiç kendimizi kandırmayalım, bu kafayla gittiğimiz sürece ne bilim toplumu olabiliriz ne de refah toplumu olabiliriz. Çünkü tıpkı ekonomide olduğu gibi insan kaynaklarımızı da hoyratça talan ediyoruz…
En büyük zenginliğimizin, genç nüfusumuz olduğunu, sık sık dile getiriyoruz.
Gençleri nadide bir maden ya da ham madde olarak görüyorsak, onlara katma değer katacak olan, doğru alanlara yönlendirilmeleri ve iyi bir eğitim almalarıdır. Bugünün dünyasında, en büyük zenginliğin eğitilmiş insan gücü olduğu, boşuna söylenmiyor. Hangi ülkede iyi bir eğitim altyapısı var ve insan gücü planlaması en iyi şekilde yapılıyorsa, o ülkeler dünya bilimine en fazla katkıda bulunuyor, en fazla bilim üreten ülkeler de refah toplumu oluyor. Gerisi hikâye…
Peki, bizim ciddi anlamda eğitim, bilim ve insan gücü planlamamız var mı?
Evet demek yanıltıcı, hem de çok yanıltıcı olur. İşte öğretmen örneği ortada.
Pek çok sektörde olduğu gibi yüz binlerce öğretmen açığımız var ama aynı zamanda yüz binlerce öğretmene ihtiyacım söz konusu. Yani ihtiyaç duyulan alanlarda öğretmen eksiğimiz var ama hiç ihtiyaç duyulmayan alanlara her yıl on binlerce öğretmen yetiştirmeye devam ediyoruz…
Tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek çeşitliliği bizde 900 civarında, gelişmiş ülkelerde on binin üzerinde. Bir başka veri ise üniversite mezunlarının neredeyse üçte ikisi, eğitim aldıkları alanlarda değil farklı alanlarda çalışıyor. İlgi ve yeteneğine göre eğitim alma şansı yakalayanların oranı ise yüzde 30’u bile bulmuyor…