Malatya sendromu (2)
Malatya’yı gezdikçe “akıl tutulması” denilen kavramın ne anlama geldiğini en vurucu bir şekilde çok net anlıyorsunuz. Tarihçiler Bizans’ın düşmekte olduğu son günlerde, imparatorluğun...
Malatya’yı gezdikçe “akıl tutulması” denilen kavramın ne anlama geldiğini en vurucu bir şekilde çok net anlıyorsunuz. Tarihçiler Bizans’ın düşmekte olduğu son günlerde, imparatorluğun geleceğinden daha çok “meleklerin dişi mi yoksa erkek mi” olduğunun tartışıldığını yazarlar ve ne zaman gündem saptırma ve detaylarda boğulma söz konusu olsa, bu tespiti hatırlatırlar. Malatya’yı gezerken bu anekdot aklıma geldi. Malatya maddi, manevi, psikolojik çok derin yaralar almış ve onlar hâlâ kentin nasıl ayağa kaldırılacağından çok detaylarla boğuşuyorlar. Bu yüzden de ne sağlıklı bir durum tespiti yapabilmişler ne geçmişten ne de yaşananlardan ders alarak güçlü bir gelecek planlaması yapabilmişler. Dolular hem de çok dolular ama seslerini bırakın başkalarına, kendilerine bile duyuramıyorlar. Üzerlerinde çok yönlü müthiş bir baskı var. Konuşmaktan korkmuyorlar ama anlaşılmamaktan ya da yanlış anlaşılmaktan çekiniyorlar. Her şeyi içlerine atıyorlar, bu yüzden de psikolojileri alt üst olmuş durumda. Yalnız hem de yapayalnızlar… Önceki yönetimler her şeyi toz pembe göstermiş, şimdikiler ise boşa geçen zamanı, kaçan fırsatları, heba edilen kaynakları ve en önemlisi kaybedilen güveni sürekli...