Vefa, gerçekten de sadece İstanbul’da bir semt adıymış!

Kurumları kurum yapan en tepedekiler mi?Yoksa danışmadaki memurundan en tepedeki CEO’suna kadar hemen herkes mi? Ya da sadece ve sadece patronlar mı yoksa tüm çalışanlar mı?.. Ahde vefa diye bir şeyin olmadığını o kadar...

Kurumları kurum yapan en tepedekiler mi?
Yoksa danışmadaki memurundan en tepedeki CEO’suna kadar hemen herkes mi? Ya da sadece ve sadece patronlar mı yoksa tüm çalışanlar mı?..


Ahde vefa diye bir şeyin olmadığını o kadar çok gördük ki söyleyecek söz bulamıyoruz.
İşte bu yüzden de nesilden nesle geçen asırlık kurumların, işletmelerin, yayın kuruluşlarının, aile şirketlerinin sayısı bir elin parmaklarını geçmez...
Özellikle eğitim sektöründe, sıfırdan başlayıp, anaokulundan üniversiteye, maaşlı çalışanken milyarderliğe uzanan çok örnekler gördük.
En tepedekilerin elbette çok önemli cesaretleri ve vizyonları vardı ama o derme çatma birimleri kurumsal hale getirenler, asıl yükü çekenler, hep çalışanlardı.
Özellikle de gecesini, gündüzüne katmadan, ailesini, hobilerini, hayallerini öteleyen profesyonellerdi...
Peki, sonra ne oldu?
Ben patron, ben genel müdür, ben CEO olduğum sürece, asla vazgeçmeyeceğim dediği insanlar, çöp tenekelerine atılan buruşturulmuş kâğıtlar gibi kenara itildiler.
Ne yapıldıysa, kendileri yaptı!
Başarı ve kazanç hep onların, hatalar ve zarar hep çalışanların oldu.
Kurucularına kalsa yüz defa batacak olan üniversiteleri hiç yoktan var edip, en iddialı üniversiteler arasına sokan rektörler, dekanlar, hocalar, vefat ettiklerinde ya da siz artık misyonunuzu tamamladınız denilip kapı önüne konulduklarında, pek çoğunun yüzü hiç kızarmadı.
O kurumu kurum haline getiren o değerli hocaların hiçbirinin ismi üniversite içinde ne bir kütüphaneye, ne bir araştırma merkezine, ne de bir kampüse verilmedi!
Sandılar ki onları yüceltirlerse, kendileri küçülecek!
Oysa tam tersi olurdu.
Yücelttikleri her isim onlara onur kazandırırdı. Ama bunu görmediler, bundan sonra da göreceklerini hiç sanmıyoruz...
Kurumsallık, kalıcılık, aidiyet ve en önemlisi de vefa, hep bana diyerek değil, karşılıklı saygı ve özveriyle gerçekleşir.
Zirveyi gördükten birkaç nesil sonra, pek çoğunun yok olup gitmesi biraz da bu yüzden değil mi!..
İnsanın en büyük düşmanı, egosu!
En büyük erdem ise kendini bilmesi ve elindekini paylaşmaktır.
Dünyaları ben yarattım diyenler, bunu anladıklarında, umarız çok geç olmaz!..
Teknolojik bağımlılık!
Teknolojik bağımlılığa dikkat çektiğimde, bağımlılık çağında çocuğu olan bazı arkadaşlar, Türkiye nereye gidiyor, sen neler yazıyorsun diye sitemde bulundular.
Türkiye, bugün, bu noktaya, zaten, önemsiz diye ciddiye almadığımız konular yüzünden gelmedi mi?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Öğretmen, öğretmen, öğretmen! 22 Kasım 2024 | 440 Okunma Eğitim nedir, ne değildir?.. 20 Kasım 2024 | 323 Okunma Pazar keyfi 17 Kasım 2024 | 59 Okunma Hatada ısrar mı erdem, dönmek mi? 15 Kasım 2024 | 228 Okunma Sosyal bilimleri ne zaman ciddiye alacağız? 13 Kasım 2024 | 143 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar