Yarın çok daha geç olabilir
Anayasa Mahkemesi'ne en son Haşim Kılıç'ın hepimizi üzen gömlek değiştirmeyle ilgili konuşmasını yaptığı gün gelmiştim.Haşim Bey'in ağzından o kelimeler dökülürken Anayasa...
Anayasa Mahkemesi'ne en son Haşim Kılıç'ın hepimizi üzen gömlek değiştirmeyle ilgili konuşmasını yaptığı gün gelmiştim.
Haşim Bey'in ağzından o kelimeler dökülürken Anayasa Mahkemesi'nin tavanı sanki tepeme çökmüştü. Şaşırmıştım, üzülmüştüm.
Ondan sonraki törenlere katılmak içimden gelmedi. Güzel hizmetleri olmasına rağmen finali iyi olmadı Haşim Bey'in.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ı ise her zaman saygın bir hukukçu olarak izledim.
Zühtü Arslan dünkü törenlerde klasik bir konuşma yapmadı. Saygın bir hukukçu olarak farkını fark ettirdi. Türkiye'nin en ciddi rejim sorunu olan vesayet sistemini tartışmaya açtı.
Yargının vesayet sistemiyle yüzleşmesi gibi çok önemli bir noktaya değindi. 27 Mayıs darbesiyle yeniden şekillendirilen yüksek yargı kendini vesayet sisteminin koruyucusu olarak gördü. O zihniyetle hareket ettiği için partileri kapattı, başörtüsüne yasak kararları verdi, darbecilerin yanında yer aldı.
Hafta sonu yaşadığımız “paralel yargı darbesi”nin üzerine gelince, bu uyarı çok daha anlamlı oldu. Zühtü Arslan'ın sıcağı sıcağına bu olaya değinmek istediğini zannetmiyorum. Ama 17 Aralık'tan bugüne kadar bu ülke yargı üzerinden darbe girişimine maruz kalmıyor mu? Hafta sonu yaşanan olay ise paralel yargının neleri göze alabileceğini göstermesi açısından önemliydi.