Deprem ve millî güç üzerindeki olası risklere dair…
Tv100 Gazetesi Yazarı Abdullah Ağar'ın bugünkü (08.02.2022)'' Deprem ve millî güç üzerindeki olası risklere dair…'' başlıklı yazısı.
Çok ağır bir acı, büyük bir yıkım ve iyi yönetilemezse çok büyük bir tehditle karşı karşıyayız.
Yaşadığımız bu deprem; ulusal istikrar, kitlesel moral ve güven değerleri ile millî güç unsurlarında (siyasi-askeri-ekonomik-demografik-coğrafi-bilimsel ve teknolojik güçlerde) yaratacağı etkilerle son derece iyi okunmalı.
Deprem uzmanlarımız pazartesi günü Kahramanmaraş ve Elbistan’da meydana gelen depremlerin;
- Türkiye'de son 100 yılda meydana gelmiş en büyük depremi olduğunu,
- En az 3 fay segmentinin kırıldığını,
- Toplam yüzey kırığının 500 kilometreyi aştığını,
- Bu durumun, 1999 Gölcük, Adapazarı ve Düzce depremlerinin toplamından daha uzun bir kırılmaya ve yıkıma neden olduğunu,
- Depremlerin Hiroşima’ya atılan atom bombasının 60 katından büyük bir yıkıma neden olduğunu ifade ettiler.
Depremden 13,5 milyon insanımız, 10 şehrimiz, ülke coğrafyamızın yüzde 12’si (yaklaşık 100 bin km) ve 4 milyon yapı ve tamamımızın ruhu, vicdanı etkilendi.
Bu ağır yıkımın üstüne iklim koşulları da çok ağır. Deprem bölgesinde gündüz koşullarında bile kimi kere hava eksi derecelerde. Görmemiz, anlamamız gereken, bu kadar büyük bir coğrafya da Türkiye’nin doğa ile tarihinin en büyük savaşını veriyor olduğudur. Bu bir başka ifadeyle kendine özgü bir savaş halidir.
Bu kadar büyük bir yıkım, bu kadar büyük bir risk ancak milletçe, devletin tüm kaynakları seferber edilerek kaldırılabilir. O yüzden ilgili kaynaklarının (güvenlik boşluklarına, güç zafiyetlerine, istismarlara, mücadelelerde nakisalara ve olası ortaya çıkacak tehditlere meydan vermeyecek şekilde) seferber edilmesi önem kazanıyor.
Öte tarafıyla insanlarımız orada, buz gibi betonun altında, öldürücü soğukta yaşam savaşı verirken ağır yıkımın (yapılmaya karar verilen bir seçim öncesinde) hezeyanlara, popülizme, egolara, siyasi rekabete, siyasi ihtiraslara alet edilmemesi gerekiyor. Herkesin tehdidin bir ucundan tutması, bütün millî güç unsurlarını etkileyen bu enkazın hep beraber kaldırılması gerekiyor. Bu şartlarda rekabet halindeki siyasi tarafların vereceği birlik ve beraberlik görüntüsü son derece önemlidir.
Neden mi?
Kendi krizini yönetemeyen bir ülkenin, egemenlerin kucağına düşeceği çok açıkta, o yüzden!
Çok daha küçüğünde daha ağır yönetim sorunlarıyla karşılaşılsa bile, şimdi yaşadığımız "bu çok daha büyük, çok daha geniş alana yayılmış ve yıkım üretmiş" deprem karşısında sorumluluk hisseden insanlarımızın, siyasi taraflar başta olmak üzere, devletin yetersizliği gibi ağır sonuçlar üretecek yaklaşımlardan uzak durması Türkiye’nin geleceği ve ürettiği umut adına büyük değer taşımaktadır.
99 depremini hatırlayın lütfen.
10 binlerce insan hayatını kaybetti, yaralandı. Depremin ekonomik bedeli 25 milyar dolar seviyesinde hesaplandı. Depremin ürettiği travmalar ve etkiler yıllarca sürdü. Depremden sonra ülkede ekonomik kriz yaşandı. Hükümet çöktü. Depremi ve ürettiği kontaminasyonları iyi yönetemeyen siyasiler cezalandırıldı. Ülkenin siyasi fotoğrafı değişti. Deprem ve ardından gelen istikrarsızlık yıllara mal oldu.
Şimdi de benzer bir durumun eşiğindeyiz.