Suriye’de inisiyatif arayışı…

Tv100 Gazetesi Yazarı Abdullah Ağar'ın bugünkü (29.11.2022)''Suriye’de inisiyatif arayışı…'' başlıklı yazısı.

Türkiye için sorun basit değil. Ama rekabet içinde olduğu ortakları (!) için de öyle… Çünkü Türkiye’siz bir denklem kurmakta başarılı olamıyorlar. Suriye’de kalıcı çözüme dair denklemin yeniden kurulması adına son derece önemli bir noktaya geldiğimizi düşünüyorum. Ve her şey Türkiye’nin ortaya koyacağı etkiye bağlı.

Mesele sadece bazı alanların terör örgütü YPG/PKK’dan temizlenmesi değil, özellikle İran, İsrail, ABD, Rusya ve bazı Arap ve AB ülkeleri tarafından çeşitli şekillerde ve saiklerde kullanılan başta terör örgütü YPG/PKK olmak üzere vekil ve asillerle ile ilgili yepyeni bir denklemin başlangıcında olabiliriz.

Bunun temel parametreleri de:

- Türkiye’nin varoluşsal hassasiyetleri,

- Ukrayna savaşının Suriye’ye yansımaları,

- İran’ın (ulaştığı ve ulaşacağı nükleer seviye) ile sahadaki kırmızılar üzerindeki etkisi.  

Aslında "İnisiyatif arayışı çoktan başladı" demek daha doğru. Çünkü Türkiye’nin geçen hafta başlattığı hava akınları bu işin öncül bir evresi. Hava akınları 1280 km’lik Irak ve Suriye sınırları boyunca derinliklere inerek, farklı silahlı ve demografik katmanlar, muhataplar ve alanlar üzerinde pek çok etkiyi amaçlasa da temelde bir kara harekâtının etkinliği, terörist unsurların iradesinin kırılması, harekâtın siyasi ve askeri hedeflerine ulaşması ve minimize edilmek istenen zayiat rakamlarıyla doğrudan ilişkili.  

Türkiye aşamalı olduğu anlaşılan dinamik bir sonuç arayışında. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MSB Akar’ın açıklamalarına bakılınca, planlanmış, aşamalı bir mücadele sistematiği görülüyor.


Buna iradeye bağlı olarak, öncelikli alan, bu aşamada ön Fırat havzasını gösteriyor: Buranın kendi içinde de bir aşamalanma, hatta ancak başlayan harekâtla görebileceğimiz bir adım adım uygulanacak askeri strateji, hatta aldatma ve şaşırtma süreci var.

Siyasi ve askeri kanatların açıklamalarına ve saha görüntüsüne bakarak:

-  Tel Rıfat merkezli (Minnig hava üssü, Şeyh İsa, mezhebi hassas Nubl ve Zehra’yı da içine alan sözde Şehba Kantonu)

-  Menbiç,


- Ayn el Arap (namı diğer Arap Pınarı ya da Kobani)

Bu harekât alanına, adı hâlâ belli olmasa bile, geçmişteki alanlara ve isimlere bakarak "Fırat Kılıcı" harekât alanı diyebiliriz.

Ancak Türkiye’nin hedefi sadece bu alanla sınırlı değil.

Özellikle Sayın Erdoğan’ın altını çizdiği, Akdeniz’den İran sınırına sınır güvenliğini sağlayacak bütünleşik güvenli bölge.

Bu hedefe ulaşmak için özellikle Barış Pınarı Harekât alanının doğusunda kalan Kamışlı merkezli:

- Amude,

- Derbesiye,

- Kamışlı,

- Kahtaniye,

- Malikiye meskûn mahallerinin bulunduğu, Kürt sosyolojisinin terör örgütü tarafından acımasızca istismar edildiği ve diğer alanlar için güç tuttuğu alan kendini belli ediyor.

Ancak, Türkiye "görece rahatlık sağlayacak" bu alanlarda kontrol sağlasa bile, mücadelesi bu alanlarla sınırlı kalmayacak gibi görünüyor. Nedeni de çok basit aslında. Herhangi bir şekilde terör örgütleri ön Fırat ve Kamışlı havzalarından çıkartılmış olsa bile daha güneyde Haseke, Şeddade, El-Hol merkezli orta Fırat havzasındaki 65 bin teröristten oluşan YPG/PKK’nın ve asimetrik ilişkilerin/kurguların geliştirildiği Deaşh’ın varlığı;

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Jeopolitik fırtınaya kavramsal ve teolojik bir bakış: Kimler, kimleri ve inançları nasıl kullanır? 31 Mayıs 2023 | 837 Okunma İran-Taliban çatışması: Mezhep fitnesi nereye gider; kim ve nasıl kullanır? 30 Mayıs 2023 | 1.263 Okunma Mahmur’un yolu nereye çıkar? 24 Mayıs 2023 | 2.389 Okunma Batı günah çıkartmayı sever, yeni günahlar işlemeyi de…! 23 Mayıs 2023 | 560 Okunma PKK Türkiye’deki seçimlerde neyi aradı; 4. Safha’nın mı peşinde? 17 Mayıs 2023 | 1.892 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar