“15 Temmuz”a nasıl bakmalıyız?
“15 Temmuz” hain darbe girişiminin yıldönümünde şehitlerimizi, gâzilerimizi şükranla yâd ediyoruz. TSK içerisine “FETÖ” aracılığıyla sızdırılmış hain ve gafillerin...
“15 Temmuz” hain darbe girişiminin yıldönümünde şehitlerimizi, gâzilerimizi şükranla yâd ediyoruz. TSK içerisine “FETÖ” aracılığıyla sızdırılmış hain ve gafillerin derdest edilmesiyle ülkemiz uçurumun kenarından döndü. Uluslararası bağlantılar olmadan bu hainlerin harekete geçebileceğine kimse inanmıyor. ‘Olağan şüpheliler’ arasında ilk akla gelen ülkeyse, ABD. Ama hangi kurumların bu girişimin arkasında yer aldığı konusu ihtilaflı. Yabancı güçlerin hesabına “Millet İradesi”ni hiçe sayan güruhun nasıl teşekkül ettiğini bilmek ise çok önemli.
“Soğuk Savaş” döneminde “NATO” üyesi ülkelerde faaliyet gösteren “Gladio” hakkında çokça yayın yapıldı. “NATO’nun gizli orduları” olarak nitelendirilen “Gladio” tipi örgütler 1990’ların başlarında, kimi ülkelerde gürültülü, kimi ülkelerdeyse sessiz sedasız tasfiye edildi. NATO’nun ‘düşman’ tanımı değişse bile küresel güçlerin jeopolitik rekabetleri devam ediyor.
Hain darbe girişimi hakkındaki fikir vermesi için “Soğuk Savaş” döneminde Amerikan Ordusu’nun subayları için hazırlanmış bir belgeden bahsedeceğim. El kitabı niteliğindeki bu doküman ülkemizdeki “Kontrgerilla” tartışmalarının odağındaydı . “Field Manuel(FM) 30-31” başlıklı belge bizde “Sahra Talimnamesi 30-31” olarak tanınıyor. Belgenin pek bilinmeyen (B) Eki, ilk defa Batı Almanya’da ifşa oldu. (B) Eki Wolfgang Schorlau’nun “Münih Komplosu” romanının ekinde yer alıyor. 1980’de Münih’te 13 kişinin öldüğü, 200 civarında insanın yaralandığı bombalı saldırı etrafında kurgulanan roman Türkçe’ye çevrildi.
(B)Eki ABD askerlerinin konuşlandırıldığı ‘dost’ ülkelerde ‘nahoş gelişmeler’ yaşanması veya ABD’nin çıkarlarının ev sahibi ülke hükümetin siyasi yönünün değişmesini gerektirdiği durumlarda verilen direktifleri içeriyor. Ev sahibi ülke hükümetini etkilemeye veya baskı altına almaya yönelik faaliyetlerin önkoşuluysa, ABD çıkarlarının tehlike altında olmasıydı.
Ek’te ABD Askeri Haber Alma Örgütü’nün “ev sahibi ülke”nin ordusu, polisi ve gizli servislerinden ajanlar devşirmesi isteniyor. Ev sahibi ülkenin haber alma teşkilatlarınca isyancı hareketlere sızdırılan ajanların kimlikleri de tespit edilmeliydi. Böylece bu ajanların çalışmaları gizlice kontrol edilebilirdi. ABD kendi ajanlarını da isyancı hareketlere sızdırmalıydılar. Bu hareketlere sızan ABD ajanları radikal bir çizgi tutturmalı ve şiddet dozu yüksek eylemler yapmalıydılar. Gerekli durumlarda, kontrol edilen bu gruplar devreye sokulabilirdi. Tedbirler, ev sahibi ülke hükümetini baskı altına almaya da odaklanabilirdi.
Belgede yer alan bir diğer direktif ise ev sahibi ülke ordusunda ABD’ye sadakati kanıtlanmış subayların terfi etmelerinin sağlanmasını içeriyor. Aynı belgede ev sahibi ülkenin çeşitli yargı mercileriyle işbirliği yapılması da tavsiye ediliyor. İşbirliği, ‘farklı’ ya da ‘çelişen hedefler’ gözetilen alanlarda sorunlu olduğu takdirde ev sahibi ülkedeki direnç gösteren güçlere karşı ABD’nin pozisyonu savunulmalıydı. Bu çatışma alanları çoğunlukla, cezai tedbirleri kişisel, siyasî, ya da bürokratik ilişki örgüleriyle korunan şahıslara yöneldiğinde ortaya çıkıyordu.