Barış güvercini mi, savaş şahini mi?
Donald Trump 20 Ocak 2025’te Başkanlık açılış töreninde yaptığı konuşmada şöyle demişti: “Başarımızı sadece kazandığımız savaşlarla değil, aynı zamanda sona erdirdiğimiz savaşlarla ve belki de en önemlisi hiç girmediğimiz savaşlarla ölçeceğiz. En gurur duyduğum mirasım bir barış elçisi ve birleştirici olmak olacak. Olmak istediğim şey de bu” Trump seçim kampanyasında daha önce Demokratlar’a oy veren Arap-Amerikalı seçmenlere Ortadoğu’daki savaşları bitireceği sözü vermişti. Ancak Trump Makyavel’in
Donald Trump 20 Ocak 2025’te Başkanlık açılış töreninde yaptığı konuşmada şöyle demişti:
“Başarımızı sadece kazandığımız savaşlarla değil, aynı zamanda sona erdirdiğimiz savaşlarla ve belki de en önemlisi hiç girmediğimiz savaşlarla ölçeceğiz. En gurur duyduğum mirasım bir barış elçisi ve birleştirici olmak olacak. Olmak istediğim şey de bu”
Trump seçim kampanyasında daha önce Demokratlar’a oy veren Arap-Amerikalı seçmenlere Ortadoğu’daki savaşları bitireceği sözü vermişti. Ancak Trump Makyavel’in “Prens” adlı oyun kitabından hareket ediyor. Seçimleri kazanan Trump oylarına ihtiyacı kalmadığı için Arap-Amerikalılarla yaptığı anlaşmayı bozdu. Makyavel’e göre Prens, verdiği söz kendine zarar verecekse ve söz vermesine yol açan gerekçeler ortadan kalkmışsa bu sözünü tutmamalıdır.
Prens’in veya hükümdarın sözünden caymak için gerekçe bulmakta zorluk çekmeyeceğini söyleyen Makyavel şöyle devam ediyordu:
“ Tilki gibi davranmayı bilen, hep daha iyi sonuca ulaşmıştır. Ama böyle davranmayı iyice allayıp pullamayı, göz boyamayı ve renk vermemeyi iyi bilmek gerekir ve insanlar öyle sıradan olurlar, güncel gereksinimlere öyle kolay boyun eğerler ki, aldatmak isteyen hep aldanacak birini bulur” .
Makyavel riyâkâr prenslere örnek olarak çağdaşı Papa VI. Alexander’ı gösteriyordu:
“VI. Alexander insanları aldatmanın dışında hiçbir şey yapmamış, bir şey düşünmemişti ve her zaman bunu uygulayabileceği birilerini bulmuştu. Hiç kimse bir şeyi ondan daha büyük bir heyecanla savunup, ateşli antlar içip, sonra da unutmaya kalkmamıştır; yine de aldatmacaları hep istediği amaca ulaşmıştır, bunun nedeni dünyanın bu yönünü çok iyi bilmesidir.”
Makyavel’e göre Prens’in erdemli olması gerekmez, ancak erdemliymiş gibi görünmelidir. Makyavel döneminin “Katolik Ferdinand” adlı İspanya Kralına da bir gönderme yaparak, “hep barıştan, inançtan söz eder, oysa her ikisinin de en büyük düşmanıdır, bunlardan birisine uysaydı, birçok kez saygınlığını da ya da devletini yitirirdi” diyordu.
Makyavel’in siyasetiyle Trump’ın siyaseti arasındaki paralellikler son derece dikkat çekicidir. Trump’ın sözde ateşkes girişimleri adil bir barış değil Filistinliler için yeni bir tehcir içeriyor. Netanyahu’nun ateşkesi bozarak Gazze’de yüzlerce daha çocuk öldürmesi Trump’tan tam destek alıyor. Netanyahu, Gazzeye, Lübnan’a, Suriye’ye saldırıyor, sahada yeni gerçeklikler peydah-layarak ABD’yi hem bölgede kalmaya, hem de bir savaşa sürüklemeye çalışıyor.
Trump ise ABD’nin ulusal güvenlik çıkarlarıyla hiçbir ilgisi olmamasına rağmen sıradan Amerikalıların vergi Dolarlarını İsrail için akıtmaya devam ediyor. Trump, Kuzey Yemen’de Husiler’i bombalamak suretiyle doğrudan İsrail’in savaşını sürdürüyor. ABD Donanmasının Yemen’deki hedeflere gönderdiği füzelerin maliyetinin 1 milyar doları aştığı tahmin ediliyor.
“The American Conservative” dergisinde 20 Mart tarihli, “Trump Netanyahu’nun izinden gitmemeli” başlıklı yazısında Jon Hoffman Netanyahu’nun politikalarına verilen sınırsız desteğin Amerikan çıkarlarını tehlikeye attığına dikkat çekiyordu. Cato Enstitüsü’nde ABD’nin Ortadoğu politikaları konusunda çalışmalarıyla öne çıkan Hoffman şöyle devam ediyordu:
“Trump’ın Netanyahu’nun izinden gitme kararı yanlıştır. Bu savaşa olanak sağlamaya devam etmek daha fazla şiddete ve ABD’nin bölgeye daha fazla karışmasına neden olacaktır. Savaşa verilen desteğin şimdi sona erdirilmesi, Washington’un bölgeden çıkmak ve bölgeyi uçurumun kenarından geri çekmek için son şansı olabilir. “
Hoffman ABD’nin Netanyahu’ya politikalarını mümkün kılan silahları ve diplomatik kılıfı sağlayarak kendisini çatışmaların aktif bir tarafı haline getirdiğini belirtiyordu. Hoffman’a göre İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında ve daha geniş bölgedeki maksimalist emellerini benimseyen ABD kendini Ortadoğu’da sürekli çatışma tuzağına sürüklüyor.
Oysa Trump 2016’dan bu yana Ortadoğu’da ABD’nin sonu gelmez savaşlarını şiddetle eleştirdi. Ne ki Trump’ın ‘barış güvercinliği’ mesele İsrail olduğunda “savaş şahini”ne dönüşüyor. Böylece iflah olmaz savaş kışkırtıcıları Neoconlar’dan bir farkı kalmıyor.
Trump da Biden gibi İsrail’e sorgusuz sualsiz desteğin neden ABD’nin çıkarına olduğunun bir izahını yapamıyor. Soykırım yapan İsrail’e koşulsuz destek Demokratlar’a çok pahalıya mal oldu. Şimdi Trump Demokratlar’ın 70-80 yıllık kazanımlarını birer birer ortadan kaldırıyor. Sayılı günler çabuk geçer ve İsrail’e destek Cumhuriyetçiler için de bir batağa dönüşebilir.