Beyaz Saray’da ekipler savaşı..
ABD Başkanı Donald Trump’ın “Beyaz Saray”daki beyin takımı arasında bir çekişme ve güç mücadelesi olduğu epeydir konuşulan bir mevzu. Özellikle “Alternatif Sağ” hareketin haber sitelerinden...
ABD Başkanı Donald Trump’ın “Beyaz Saray”daki beyin takımı arasında bir çekişme ve güç mücadelesi olduğu epeydir konuşulan bir mevzu. Özellikle “Alternatif Sağ” hareketin haber sitelerinden “Breitbart”ın eski genel yayın yönetmeni Steve Bannon’un başını çektiği grup, Trump’ın “Önce Amerika” söyleminin altını kendi ideolojik çizgileriyle doldurmaya çalışıyor. Ancak bu çaba, Trump’ın etrafındaki “küreselciler”in karşı ataklarıyla karşılaşıyor.
Steve Bannon’ın “Beyaz Saray”daki müttefikleri arasında “Ulusal Güvenlik Konseyi”nin Genel Sekreter Yardımcısı Tera Dahl’ın yanı sıra, Trump’ın danışmanlarından Sebastian Gorka ile Stephen Miller da yer alıyordu. Dahl ve Gorka da “Breitbart”ın köşe yazarlarıydı. “Breitbart kadrosu” daha çok ‘İslamofobik’ görüşlere sahip olmalarıyla tanınıyorlar. Kıdemli Danışman Miller’ın Trump’ın konuşma metinleri üzerinde etkili olduğu söyleniyor..
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı General Herbert Raymond McMaster ile Amerikan finans devi Goldman Sachs’’tan transfer edilerek “Ulusal Ekonomi Konseyi” direktörlüğüne getirilen Gary Cohn ise “küreselci” ekibin önde gelen isimleri. İki ekip de Başkan Trump’ın görüşlerini etkilemek için büyük çaba harcıyor. Beyaz Saray’daki bu ekipler Afganistan’a asker gönderilmesi, Washington’ın ABD, Meksika ve Kanada’dan oluşan “Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA)”dan çekilmesi, göçmen yasalarının sıkılaştırılması ve “Müslüman Kardeşler”in ‘terör örgütü’ ilan edilmesi gibi birçok başlıkta ayrı pozisyondalar.
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flyn’in istifa etmesi ve yerine General H.R. McMaster’ın atanması ekipler çatışmasının bir göstergesiydi. Bu atamadan sonra, Trump’ın Baş Stratejisti Steve Bannon’a da “Ulusal Güvenlik Konseyi”ndeki toplantılardan el çektirildi.
Ekipler savaşı Washington’un dış politikasında karmaşaya yol açıyor. Bu aralar ABD’de Başkan Trump’a bir ‘doktrin’ adapte etme yarışı başladı. Amerikan medyasında “Trump Doktrini” başlıklı yazıların artması bu yarışın kızıştığını gösteriyor. Söz konusu yazılarda Trump yönetiminin “Ortadoğu”, “Orta Asya”, “Güneydoğu Asya”, “Avrupa Birliği” ve “Afrika” gibi önemli başlıklarda bir doktrine sahip olmadığı eleştirisi yapılıyor ve ardından öneriler sıralanıyor. Bu doktrin arayışlarda en fazla dikkat çeken başlık ise, “Ortadoğu”.
ABD Başkanı Trump Hamburg’daki “G-20 Zirvesi”ne katılmadan hemen önce ziyaret ettiği Polonya’da en fazla Batı uygarlığına vurgu yaptı. Batılı değerlerin iç ve dış düşmanlara karşı korunması gerektiğine dikkat çeken Trump, Avrupa’yı “Doğu”dan ve “Güney”den gelen tehlikelere karşı uyarmayı da ihmal etmedi. Batı için ‘Radikal İslam’ı en büyük tehdit olarak gösteren Trump’ın konuşmasında “demokrasi” vurgusu yapmaması ise gözlerden kaçmadı. Trump’ın Polonya konuşmasını Steve Bannon ile Stephen Miller’in birlikte şekillendirdiğine inanılırken, G-20 ziyaretindeyse daha çok General McMaster’in etkili olduğu ifade ediliyor.