Kurban Bayramı’nın neşesi..
“Kurban Bayramı”nın özü, Allah için bile olsa, insanın insanı kurban etmemesi gibi yüce bir duyguyu içeriyor. İnsana verilen bu önem terbiye edici bir “değer” aynı zamanda. Hitler ‘arî...
“Kurban Bayramı”nın özü, Allah için bile olsa, insanın insanı kurban etmemesi gibi yüce bir duyguyu içeriyor. İnsana verilen bu önem terbiye edici bir “değer” aynı zamanda. Hitler ‘arî ırkın üstünlüğü’ gibi pespaye bir saplantıyla dünyaya hükmetmek istedi. Batı uygarlığının çöküşünü simgeleyen bu saplantı milyonlarca insanın hayatına mal oldu. Ne var ki dünyaya hükmeden süper güçler en yeni tekniklerle insanı kurban etme sapkınlığını sürdürüyorlar.
Dünya insanlığı dejenere olmuş güçlerin insafına terkedilmiş durumda bugün. İnsanlık her zamankinden daha fazla acziyet içinde.“Para”, güç elde etmenin sefil bir aracına dönüşmüş bulunuyor. Dünya nüfusunun yüzde 1’i küresel servetin yüzde 80’den fazlasını elinde tutuyor. En zengin 26 kişinin serveti, dünya nüfusunun yüzde 50’sinin servetine eş değerde. Dünya sistemi her zamankinden daha fecî bir krizde. Böyle bir dünya sürdürülebilir değil elbette.
İnsanlık parayı aşacak yüce değerlerden yoksun. Hem dünyanın en büyük savunma bütçesine sahip olan ve hem de küresel silah ticaretinin en büyük patronu olan Amerika’da sıradan insanlar kişisel silahların tehdidi altında yaşıyorlar. Halkın oylarıyla teşkil edilen Amerikan Kongresiyse silah lobisini aşacak bir kudrete bile sahip görünmüyor. Trump yönetimi 1987’de imzalanan “Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması”ndan çekilmek suretiyle yeni bir silah yarışının da önünü açtı. “Nükleer silahlar” insanlık tarihinin en öldürücü silahları. En geniş ölçekte insan kütlelerini kurban etmeyi kolaylaştıran çok korkunç silahlar bunlar.
İnsanlığı bekleyen en büyük krizlerinden biriyse “İklim Değişikliği”nden kaynaklanan sorunlar. Doğanın Allah vergisi düzeni epeydir tehdit altında. İklim değişikliği kendi kendine gerçekleşmiyor, insan eliyle gerçekleşiyor. Son 200 yıldır küresel-endüstriyel kapitalist sistem atmosfere karbon salarak bu krizi kendi elleriyle yarattı. Bir avuç şirketin kârı için bütün bir insanlığın yavaş ve sessiz ölümüne sebebiyet verenler şimdiyse sorumluluktan kaçıyorlar.
Karbon salınımda ilk sıralarda yer alan ABD, “Paris İklim Anlaşması”ndan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek için bu anlaşmadan çıktı. Diğer imzacıların ABD’yi icbar etme gücüne sahip olmadıklarıysa ortada. Fosil enerji lobisi Trump yönetiminin birçok kademesinde etkin durumda. Bir avuç şirket milyarlarca insanın kaderine hükmediyor.
Doğa cömerttir. Milyonlarca yıldır bu doğa bütün canlıları besliyor. Ancak insanların hırslarını doyuracak bir doğa bulunmuyor yaşadığımız evrende. Şirket çıkarları uğruna insanlığın ortak zenginlik alanları kurutuluyor. Yerelin, evrenselin, istişarenin anlamını, kokusunu, tadını kaybettik. Az bir paha uğruna, ortak yarar için ortak kararlar alma gücümüzü heder ettik. İçinde yaşayan bütün canlılarıyla birlikte doğanın da hakları olduğunu unuttuk.