Mızrak çuvala sığmadı!
Suudi rejimi nihayet Cemal Kaşıkçı’nın Başkonsolosluk binasında katledildiğini itiraf etti. Bu itirafta bile bir parça aklı olan her insanın tuhaf bulacağı ibareler yer alıyor. Güyâ başkonsolosluk...
Suudi rejimi nihayet Cemal Kaşıkçı’nın Başkonsolosluk binasında katledildiğini itiraf etti. Bu itirafta bile bir parça aklı olan her insanın tuhaf bulacağı ibareler yer alıyor. Güyâ başkonsolosluk binasında karşılaştığı kişilerle tartışan Kaşıkçı, çıkan arbedede hayatını kaybetmiş. Aralarında Suudî Adlî Tıp Kurumu’nun ‘otopsi uzmanı’ başkanının da yer aldığı 15 kişilik infazcı grubunun arbedeye önceden hazırlandıkları anlaşılıyor. Zira iki ayrı grup halinde İstanbul’a gelen infazcılar Kaşıkçı’dan önce Konsolosluk binasına girdiler. Riyad, Kaşıkçı’nın naaşına ne olduğu konusunaysa herhangi bir açıklama getirmedi. Naaşın bulunması halinde yapılacak otopsi, Kaşıkçı’nın nasıl katledildiğini bize anlatacak.
Riyad ile ballı silah anlaşmaları yapan ABD Başkanı Trump baştan itibaren Suudileri kollayan bir tutum izledi. Trump “Federal Yüksek Mahkeme” yargıçlığına seçilen Brett Kavanaugh hakkındaki cinsel saldırı iddialarına atıfta bulunarak, medyanın “masum olduğu ispat edilinceye kadar suçlusunuz” gibi bir prensiple yola çıktığını bile söyledi. Trump, cinayetin kanıtlanması halinde Suudiler’e 110 milyar dolarlık silah anlaşmalarını bozmayacak bir yaptırım düşünüyor. “Riyad’a biz silah satmazsak, Rusya’dan, Çin’den alırlar” diyen Trump, Suudilerin İran’a karşı oluşturulan ittifakın en değerli üyesi olduğuna da dikkat çekti.
Riyad’tan gelen açıklama, Kaşıkçı’nın bir arbedede öldüğüne dair inandırıcı argümanlar sunmuyor. Tam tersine, açıklama Prens Muhammed bin Selman’a bulaşmayacak şekilde cinayetin soruşturulacağı izlenimi veriyor. Suudi istihbaratının yeniden yapılandırılacağı da duyuruldu. Daha vahimiyse, bu yapılanmaya Prensin nezaret edeceğinin belirtilmiş olmasıydı.
ABD’deki Hıristiyan-Siyonist çevreler, Kaşıkçı’nın öldürüldüğüne ilişkin emareleri Trump’a zarar vermeye ve Ortadoğu politikasını baltalamaya yönelik bir komplonun parçası olarak yansıtmaya çalıştılar. Bu çevrelere göre Kaşıkçı’nın cinayete kurban gittiğini savunanlar “ABD- Suudi ittifakı”nı bozmak istiyorlar. İttifakın bozulması halinde “Amerikan Askeri Endüstriyel Kompleksi” Suudî parasından mahrum kalacak imiş. Öte yandan ABD-Suudi ittifakının bozulması İsrail’in güvenliği için tehlikeliydi. Evanjelik Siyonistler için İsrail’in güvenliği her şeyden önce geliyor. Bu öncelik, insanî değerleri göz ardı etmeyi meşru kılıyor.
Amerikalı radikal Sağcılar, Cemal Kaşıkçı’nın “Müslüman Kardeşler” üyesi olduğu ve El Kaide’ye sempati duyduğu şeklinde “kara propaganda” yaparak neredeyse cinayeti haklı göstermeye çalıştılar. Kaşıkçı cinayeti konusunda şüphe uyandırmaya çalışan yayınların başını Trump destekçisi “Fox News Yayın Grubu” çekiyordu. Bugün gelinen noktada, 23 Ekim’de Riyad’ta başlayacak “Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı”na “Fox Business Network” da katılmama kararı aldı. Fox’un bu kararının, Trump’ın Hazine Bakanı Steven Mnuchin’in konferansa katılmayacağının açıklanmasından sonra gelmesi düşündürücüydü.
Şöhretli muhafazâkâr radyo programcısı Rush Limbaugh’a göreyse, cinayet iddiası Trump karşıtı medya tarafından üretildi. “Breitbart News” da cinayeti ‘sahte haber’ olarak etiketledi. “Hıristiyan Yayın Ağı(Christian Broadcasting Network-CBN)” kurucusu Pat Robertson ise Kaşıkçı Cinayeti’nin ABD’nin Suudilerle yaptığı 110 milyar dolarlık silah anlaşmasını bozmaması gerektiğini savundu. Önde gelen Evanjelik liderlerden, Robertson, “çok fazla iş olacak, kasalarımıza çok para girecek, silah anlaşmasını tehlikeye atmayalım” diyordu.