Sorunun kökenine dair bazı notlar..
Ülkemizin deprem fay hatları üzerinde yerleşik olması “jeolojik/coğrafi” bir gerçekliğimizdir. Zamanı bilinemese de depremlerin nereleri vuracağı belliydi. Deprem bilimcilerimiz yıllardır uyarılarda...
Ülkemizin deprem fay hatları üzerinde yerleşik olması “jeolojik/coğrafi” bir gerçekliğimizdir. Zamanı bilinemese de depremlerin nereleri vuracağı belliydi. Deprem bilimcilerimiz yıllardır uyarılarda bulunuyorlardı. Dünyanın en kıymetli bilgisi de olsa, değerlendirilmediği takdirde hiç mesabesindedir. Bilim-adamları sorumluluklarını yerine getirdiler. Merkezi yönetim, yerel yönetimler ve diğer ilgili kurumlar da üzerlerine düşen sorumlulukları eksiksiz şekilde yerine getirmeliydiler. Dolayısıyla siyasî, idarî, teknik, hukukî ve cezaî sorumluluk paylaşılacaktır.
Deprem şartlarına aykırı yapılaşmalar da çok katmanlı sorunlarımızın bir parçası. Önceki yazılarımda 1950’lerden bu yana kırsaldan kentlere göçün iyi yönetilemediğine, ekonomi-politiğininse “kamucu” çerçeveden koptuğuna dikkat çekmiştim. Bölgeler arası dengesizliğin yanı sıra tarımsal yapımızın zaafa uğraması, ekonomik cazibe merkezlerine dönüştürülen şehirlerde nüfusu yoğunlaştırdı. Kamucu çerçeveden yoksun bir ekonomi-politiğiyse “rantiye sınıflar” yönlendirir. Bu gerçeklik (kapitalist gerçekçilik) siyasî kültürümüzü de yozlaştırdı. Ekonomi-politiği şekillendiren...