Kalplerde Ğıll Varken Cennet’e Talip Olmak
Cennet’e yürekten talip olup, imanla kendilerini Cennet’e taşıyacak salih ameller peşinde koşan ama kalplerinde diğer bazı Müslümanlar hakkında “ğıll” (kin, nefret, yersiz ve uygunsuz düşünce ve...
Cennet’e yürekten talip olup, imanla kendilerini Cennet’e taşıyacak salih ameller peşinde koşan ama kalplerinde diğer bazı Müslümanlar hakkında “ğıll” (kin, nefret, yersiz ve uygunsuz düşünce ve duygular) taşıyan, hatta bunu çeşitli vesile ve vasıtalarla açığa vurmaktan da çekinmeyen Müslüman kardeşlerimi gördükçe içim acıyor. Bir türlü işin içinden de çıkamıyordum ki, A‘râf suresinin 42 ve 43. âyetleri ile Hz. Ali’nin bu 43. âyet bağlamında söylediği rivayet olunan bir söz imdadıma yetişiverdi:
A‘râf/42-43. âyetler mealen şöyle: “İman edenler ve sâlih amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- cennetin halkıdırlar; onlar onda ebedi olarak kalacaklardır. Biz onların göğüslerinde ğıll(kin, nefret, yersiz ve uygunsuz duygu-düşünceler)den ne varsa çekip alırız. Altlarından da ırmaklar akar. Derler ki: ‘Bizi buna ulaştıran Allah’a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya erişmeyecektik. Andolsun, Rabbimizin elçileri hak ile geldiler.’ Onlara: “İşte bu, yapmakta olduklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir” diye seslenilecek.”
42. âyette iman edip salih ameller işleyenlerin “cennet ehli” olduğu ve orada ebedî kalacakları bildiriliyor. Bu arada, herkesin ancak gücünün yettiği kadarıyla mükellef tutulduğu belirtilerek bir bakıma, müminlerin, istemelerine rağmen yapamadıkları salih ameller ve hayırlı faaliyetler sebebiyle ümitsizliğe düşmelerine gerek olmadığına, insanın cennet ehlinden olabilmesi için iman edip yapabileceği kadarını yapmasının yeterli olduğuna işaret ediliyor.
43. âyet ise, Allah Teâlâ’nın; cennet ehlinin ruhlarını her türlü kötü duygulardan, bilhassa sevgi ve kardeşliğin en büyük engellerinden biri olan ğıll(kin, öfke, yersiz düşünce)den arındıracağını açıklıyor.
Bu sebeple cennet bir “barış ve esenlik yurdu” (Bk. En’âm 6/127; Yûnus 10/25) olacak; orada bulunanlar, ruhlarını arındıran, kendilerini cennetin güzelliklerine kabul buyuran Allah’a şöyle şükredeceklerdir:
‘Bizi bu nimete kavuşturan Allah’a hamdolsun! Allah bize bahşetmeseydi biz bunu elde edemezdik’.