Kur’ân’ı Kendimize Uydurmayalım
Geçen haftaki yazımızda, yaklaşan mübarek Ramazan ayının biz müminlere, Kur’ân-ı Kerim’i Rasûlüllah’ın (s.a) öğrettiği, ashabının da uyguladığı tarzda okuyup-anlayarak...
Geçen haftaki yazımızda, yaklaşan mübarek Ramazan ayının biz müminlere, Kur’ân-ı Kerim’i Rasûlüllah’ın (s.a) öğrettiği, ashabının da uyguladığı tarzda okuyup-anlayarak yaşamak ve parçalanan kalplerimizi vahiy potasında onarıp kaynaştırmak için muhteşem bir fırsat olduğunu hatırlatmıştık. Bu bağlamda Kur’ân-ı Kerim’in, -Seyyid Abdüllatif’in ifadesiyle-, ‘her biri ayrı telden çalan farklı grupların iddialarını doğrulayıcı bir araç konumuna’ düşürüldüğüne dikkat çekmiş, Allah’ın kitabını kendi önyargılarını pekiştirmek amacıyla okuma eğiliminin Kur’ân’ı nesneleştirme ya da araçsallaştırma diyebileceğimiz tehlikeli bir zihinsel hastalığa yani sapmaya yol açtığını hatırlatmıştık…
Bugün, bu konuya Hz. Ömer’in (r.a) şu dehşet verici uyarısı ile devam edelim:
“…Siz Kur’ân’a tâbi olunuz. Sakın Kur’ân’ı kendinize uydurmayınız. Çünkü kim Kur’ân’ı kendisine uydurursa, Kur’ân onu yüz üstü cehenneme atar. Fakat kim Kur’ân’a tabi olursa, Kur’ân onu Firdevs cennetlerine götürür…” (Yusuf el-Kandehlevi, Hadislerle Müslümanlık, 3/511.)
Ne yazık ki, Kur’ân’ı kendi indi anlayış ve önyargılarımıza, kendi sığ düşünce kalıplarımıza, çağın genel geçer moda anlayışlarına uydurmaya çalışmak, son yıllarda çok yaygın hale geldi…
Çağdaş düşünce ekollerinin ve egemen ideolojik söylemlerin etkisi altında kalan kimi Müslüman zihinler, çoğunlukla seküler dünyada üretilmiş fikir demetlerine ya da düşünce kalıplarına Kur’ân ve Sünnet’ten, İslam’dan sözde deliller, gerekçeler bulmaya kalkışabiliyorlar; psikolojik ve fiili baskısı altında ezildikleri egemen zihniyete meşruiyet kılıfları üretme peşinde koşabiliyorlar; bunu yaparken de akla ve hayale gelmedik teviller, zorlamalar yapabiliyorlar. Yazık ki, geçmişte kısmen var olan hatalar ve sapmalar, günümüzde iyiden iyiye içinden çıkılmaz bir hal aldı: Kur’ân âyetlerini bağlamlarından kopararak alabildiğine zorlama yorumlarla tevil ve tefsir etmeye çalışmak, bazı âyetlere şimdiye kadar hiç duyulmamış ve görülmemiş biçimde anlamlar vermek için kelime ve kavramları kurcaladıkça kurcalamak, işlerine gelmeyen yerlerde mecaza, metafora ya da tarihselciliğe sığınmak, zihinlerine yerleşmiş önyargıları ve dogmaları mutlak doğru kabul ederek bütün âyetleri o şablonla okumaya veya o şablona uygun hale getirmek için eğip-bükmeye, kesip-biçmeye kalkışmak…