Bu kriz kapitalizmin krizidir
Siyaset yazmaktan yoruldum. Teorik şeyler yazayım biraz da. Yarını ve dünyanın gidişatını konuşalım. Sonuçları değil, sonuçları hazırlayan sebebleri, sürekleri konuşalım. Kaptan...
Siyaset yazmaktan yoruldum. Teorik şeyler yazayım biraz da. Yarını ve dünyanın gidişatını konuşalım. Sonuçları değil, sonuçları hazırlayan sebebleri, sürekleri konuşalım. Kaptan köşkünü elinde tutmak ya da ele geçirmek isteyenlerin üzerinde yüzdükleri denizin akıntısının, yani üzerinde durdukları denizin nereye doğru aktığının farkında olduklarından emin misiniz! Gerçekten onlar halkı arkalarına almadan sürüklendiğimiz girdaptan gemilerini kurtaracaklarından emin misiniz. Peki size bu konuda bir şey söyleyen var mı? Haksızlık etmeyelim, Üniversitelerimiz, Cemaatler, Media, Vakıf, Dernek, odalarımız bu konuda size bir şey söylüyorlar mı?
Neyse konumuza dönelim.
1991’de komünizm yıkılmıştı. Şimdi sıra kapitalizmde. Bir süredir yazılarımda ısrarla vurguladığım bir konu var. Bugün dünyadaki krizin arkasında yatan asıl sebeb kapitalizmin krizidir. 1600’lerin sonuna doğru bir “Uluslararası düzen” kuruldu. 1. Dünya savaşı sonunda iki kutuplu bir dünya ortaya çıktı. 2. Dünya savaşının sonunda faşizm yıkıldı. 1991’de de komünizm yıkıldı. Artık tehlikenin rengi Yeşildi. BÇG, BOP, FETÖ, “tarihin sonu”, “medeniyetlerarası çatışma” tartışmalarının arkasında “yeni dünya düzeni” arayışı vardı. BOP çökünce kendi aralarında bundan sonraki yol haritası konusunda anlaşamadılar ve işler bu noktaya geldi.
Bugünkü kriz kapitalizmin krizidir. Kapitalizmin dayandığı kavramlar ve kurumlar tek tek yıkılmaya başladı. Liberalizm, demokrasi, BM, AB, NATO artık sorun çözemiyordu. Bugün kapitalizmin geleceği tartışılıyor. Revizyonist kapitalistler, radikal kapitalistler, reformist kapitalistler, cumhuriyetçi, demokrat, globalist kapitalistler, hep bir başka yere savruldu. İslam’ı reforma tabi tutacaklar, ılımlısına havuç, radikaline sopa göstereceklerdi, bu plan da tutmadı.
Eskitmediğimiz ne kaldı. Sivil toplum da eskidi, demokrasi de.. “Pozitif ayırımcılığı” geçin demokrasi mi, meritokrasi mi tartışılıyor. Meritokrasi, “yönetim erkinin, kabiliyet ve kişilerin bireysel başarı yani liyakat ve kariyere dayandığı yönetim biçimidir. Bu yönetimde karar verme erki, üstün özellikleri olduğu düşünülen kişiler arasında paylaştırılmaktadır, kayırma yoktur.” Bu biraz aristokrasi, biraz da juristokrasiye benzeyen yönleri de vardır.