Bütün aşklar böyle başlar
“Cilalı adam devri”dir yaşadığımız devir. “Taş adam”lar devri.İnsanoğlu böyledir; “Putunu kendi yapar, kendi tapar”. Sevgi haddi aşınca sevdiğini “İdol/Put” edinir. Zira...
“Cilalı adam devri”dir yaşadığımız devir. “Taş adam”lar devri.
İnsanoğlu böyledir; “Putunu kendi yapar, kendi tapar”. Sevgi haddi aşınca sevdiğini “İdol/Put” edinir. Zira “aşk” ve “öfke” aklı zail eder. Aşk ve öfke ile sadece “kahramanlar” ve “hainler” üretirsiniz. İşin kötü yanı birinin kahramanı ötekinin hainidir. Sakın sevdiklerinizi (Bu dini bir önder, siyasi bir önder, bir sanatçı, bir kanaat önderi de olabilir) put edinmeyin. Onları mutlaklaştırmayın. Bilmediğiniz bir şeyin peşine düşmeyin. Hiçbir insan mutlak anlamda masum değildir, Peygamberler müstesna.
Mesela F. Gülen bir PUT’dur bugün! Daha onun gibi niceleri var. Birileri de “Allah aşkı”na bunların ağına takılıyor. “Sakın, Şeytan sizi Allah’la aldatmasın”. “Din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin” denmedi mi bize. Şeytan zaman olur, sarık sarar gelir yanınıza..
Geçen gün İstanbul AK Parti’nin 15 Temmuz’da darbeciler tarafından işgal girişimi ile ilgili davanın gerekçeli kararını okudum da, FETÖ’nün insanları nasıl manevi bir baskı ile mankurtlaştırdığı çok güzel özetlenmiş. Aslında işin bir tarihi arka planı, bir de esoterizmi var.. Bakın, “siyaset” insan öğüten bir değirmene dönüşür bazan. O peşinden koştuğumuz, servet, şöhret, makam da öyle. Herkesi içine çeken bir kara deliğe dönüşür.. O makam bir “ilahlık” ve “Rablik” makamına dönüşür. İnsanlar önce devleti kutsuyorlar, sonra da kendilerini “Tanrının gölgesi” olarak görmeye başlıyorlar. “Kutsal devlet” kıralın şahsında “kutsal kıral”a dönüşüyor.
Keşke siyaset adamları 1. Derece yakınlarını o işe fazla bulaştırmasalar. Bazı gerçekleri göremezler o zaman. Ama kendilerini çeken bir cazibe yanında onları merkeze iten bir çevre de vardır. Hani “Raina” demeyecektik, “Unzurna” diyecektik. Şimdi herkes yüzünü Ankara’ya döndü ve “Raina” diyor..