Devlet’miş!
Devleti gözümüzde çok mu büyüttük!. Hatta “hükümet”le “devlet”i de birbirine karıştırıyoruz. Devlet, halk, toprak ve bir düzenden ibarettir. Devletin bir bayrağı vardır ve bir de...
Devleti gözümüzde çok mu büyüttük!. Hatta “hükümet”le “devlet”i de birbirine karıştırıyoruz. Devlet, halk, toprak ve bir düzenden ibarettir. Devletin bir bayrağı vardır ve bir de düzeni kuran ve yöneten bir irade. Bu iradenin tecelli makamı “yasama”dır. Bir de hükümet var. Ona “yürütme” diyoruz. Onun yanında bir de “yargı” var, yasama ile yürütmenin yanında. Devlet bu sacayağının üzerinde durur. Ortasında millet, toprak ve bir iradenin ortaya koyduğu nizam, “Hukuk düzeni” vardır. Bayrak da onu temsil eder. Devlet kutsal değil, “Made in Human”, “Seküler” bir siyasi organdır. “Baki” de olamaz. “Adil” olabildiği gibi “zalim” de olabilir.
Metodik Kemalistler devleti ele geçirecek ve toplumu dönüştürecekti. Biz de bu hülyaya daldık! Devlet çok büyük bir dönüştürücü güçtü. Para onda, yargı onun elinde, mektep de öyle. “Tanrının elinden, bilgi, güç ve ekmeği bir çaldık mı!..” olacaktı bu iş. Ama olmadı. Promete’ye döndük. İktidar dönüştürücü bir güçtü, evet, ama, o güç önce bizi dönüştürdü. Mitolojide anlatıldığı gibi Pandora’nın Kutusunu kendi ellerimizle açtık sonunda. Şeytan her zaman olduğu gibi yine bize yalan söylemiş ve bizi kandırmıştı! Hep Şeytanı suçluyoruz da, insan bazan Şeytanı da kıskandırır. İnsanın da Şeytanı vardır. Ve dünya zevklerinin, zenginliklerinin pırıltıları arasına gizlenmiş bize gülümseyen (sevgilimiz, aşkımız olan) Şeytan çoğumuzun nefsine taht kurmuş oturuyor ve damarlarımızda dolaşıyor.
Diyorlar ki, “hep dinden söz ediyorsun!” Bu ikazlardan sıkılan varsa, kendi haline baksın! Bir Müslümanın din dışı bir hayatı olabilir mi! Bu dünya bizim için bir imtihan yeri değil mi. Her işe “Euzu..” diye başlamayacak mıydık, “Bismillah” diye başladığımız her iş “Allah”a adanmış bir eylem” değil mi idi!
“Devleti ele geçirmek” için ne çok çabalamıştık oysa. Biz devleti düzeltelim derken, devlet bizi kendine benzetti. Zannettik ki, devleti ele geçirince toplumu düzeltiriz. Sanki Peygamberler devleti ele geçirdiklerinde her şey süt-liman oldu. Biz devleti ele geçirince, Peygamberlerin bile sahip olmadıkları bir güce sahip olacağımızı zannettik. Yanıldık! Aslında kitapta bunlar tek tek yazıyordu. Her topluluk layık olduğu gibi idare olunacaktı. Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çevirecekti, bizleri mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek ve korku ile imtihan edecekti. Biz Karun gibi başarı ve kazanımların kendi akıl çaba ve becerilerimizin tabii ve zorunlu sonucu olduğunu zannettik ve insanlara bu anlamda vaadlerde bulunduk ve bulunmaya devam ediyoruz.
Kendi yetki ve tasarrufunuzda olmayan bir şeyi nasıl vaad edersiniz. Aslında insan kendini değiştirecek ve devlet de o insanlara göre şekil alacaktı. Devlet toplumun aynadaki görüntüsü idi.