ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ALEMİN!
Alemlerin rabbine hamdolsun! Müslümanlar her gün en az 40 kez bu ifadeyi tekrarlarlar. Dünya savaşı çıksa, Tabii afetler arkası arkasına gelse, ne gam! Bir mü’min için değişen bir şey olmayacak. Yine...
Alemlerin rabbine hamdolsun!
Müslümanlar her gün en az 40 kez bu ifadeyi tekrarlarlar.
Dünya savaşı çıksa, Tabii afetler arkası arkasına gelse, ne gam! Bir mü’min için değişen bir şey olmayacak. Yine “Allahuekber” diyeceğiz. yine “Sübhanallah” diyeceğiz, yine “Elhamdülillah” diyeceğiz. Bizim “yenilmezliğimizin sırrı” burada gizlidir.
Bizi gören, duyan, bilen, kadiri mutlak, kadere, rızga ve ecele hükmeden, hüküm sahibi, güç ve kuvvet sahibi, eşi-benzeri olmayan, rahman ve rahim olan bir Allah’ımız var. Biz yalnız O’ndan yardım diler ve yalnız O’na sığınırız.
İnsanoğlu aciz, acelecidir, merak eder. “Nereye gidiyoruz?”, “N’olacak bu memleketin / dünyanın hali”, “Şu şöyle olursa ya da bu böyle olmazsa sonumuz nice olur?” gibi evhamlarla hayatı kendine zehreder. Sahi, mesela babam kız olsaydı, ben kim olurdum!
Her şey olacağına varır. Biz bu süreçte ne yapıp-ettiğimiz, söyleyip söylemediklerimizle imtihan oluruz.
Hem bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şeri gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir.. Kimse Allah’ın iradesinin tecellisini erteleyemez, ya da O’nu iradesinin aksine tasarrufa zorlayamaz. Herkes, her şey O’nun iradesine tabidir, Şeytan bile, biz sadece O’nun rızasına talibiz. O iradesini gerçekleştirmek için bize muhtaç ve mecbur değildir. Dilerse kafirleri, hatta Şeytan’ı ve onun işbirlikçilerini, iradesinin tecellisine memur edebilir..
Şimdi biraz rahatladınız mı? Hadi tebessüm edin. “Allah”ı anın ve peygambere salavat getirin.. Ve, Allah’ın rıza’sını kazanmak için “şimdi benim ne yapmam gerekir” diye düşünün.