Ey insan
İnsan bu! 7 kişiliği vardır insanın 4 asli, 3 arızi.Ekmel-i mahlukat, eşref-i mahlukat da olur insan, belhum adal da. Cennetle cehennem arasında gider gelir gibi, bu iki alem arasında gider geliriz aslında söz ve eylemlerimizle. Önemli...
İnsan bu! 7 kişiliği vardır insanın 4 asli, 3 arızi.
Ekmel-i mahlukat, eşref-i mahlukat da olur insan, belhum adal da. Cennetle cehennem arasında gider gelir gibi, bu iki alem arasında gider geliriz aslında söz ve eylemlerimizle. Önemli olan nerede karar kılacağımızdır ve bu süreçte ne yaptığımız önemli. Bu dünyada yapıp yapmadıklarımız ya da söyleyip söylemediklerimizle, ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyor olacağız, ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşıyor olacağız. “Elestü bezmi”nde, “Galu bela” zamanında Rabbimize söz vermiştik. “O bizim Rabbimizdi” ve biz bu dünyada O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olacaktık. Biz zalimlerden olduk ve yaratılış gayemize ihanet ettik.
İnsanoğlu doğduğu ana babayı kendi seçmedi. Doğduğu zamanı, toprağı, derisinin rengi ve cinsiyetini kendi seçmedi. Şeytanın iş ortakları, insanı yaratılış gerçeğinden koparmak için bu değerleri tek tek tahrip etmeye çalışıyorlar. Bize zamanı unutturmaya çalışıyorlar. Geçmiş ve gelecek tasavvuru ile oynayarak bizi sanal bir dünyada boğmaya çalışan bir akıl var. Allah asra ve arşa yemin etti. Takvimle oynamalarının, ezani saatten vasati zamana geçmenin sebebi bu mu idi yoksa. Zaman algımızı değiştirdiler. Tarih algımızı da. Vestfalya sürecinde toprak “ulus” kimliği ile etiketlendi. Yurt, Ülke ve Memleketin yerini “Vatan” aldı. Toprak bölündü. Cinsiyet eşitliği tartışmaları da bu ifsadın bir parçası aslında. Aile insanın kozmik odası idi, birileri fincancı dükkanına giren fil gibi daldı buraya! Hem de “Islah etmeye geldik” diye. Oysa onlar bozguncuların ta kendileri idi.! Genom, insan genine dokundu. Biyolojik anne, taşıyıcı anne, cinsiyet değişikliği ile anne-baba kavramı da yok edilmek isteniyor böylece. Cinsiyete müdahale ediliyor. Ve Genomla derimizin rengini değiştirmeye kalkıyor şeytani bir el. Fıtrata müdahaleye hazırlanıyor. Ekinleri ve hayvanları dönüştürdükleri gibi, insanı dönüştürme iddiasında bir el!
Bakın bu bir “ontolojik gerçek”lik değil. Bu bir “varoluş” hikayesi değil, yaratılış ile ilgili bir konu. “Ontoloji” Yaratana başkaldırının adı’dır bir bakıma. “Ben” mutlak anlamda bağımsız olunca kendi farklığının farkına varan “birey” olarak kendimi kutsuyorum. “Hüman” oluyorum ve her şey ona göre oluyor. Bu süreç sonunda insanın ilahlık ve Rablik iddiasına dönüyor zamanla.
İnsanın 4 asli unsuru, ruh, akıl, nefs, can’dır. Ruh mukaddestir, ölümsüzdür ve hasta da olmaz. Bu dörtte sadece akıl ile bilgi ve irade sahibi olur insan. Onu diğerlerinden ayırıp kişi haline getiren nefsidir ve nefs dünyevi hazlara meyyal, kendi kişiliğini öne çıkaran “ben” diyen biridir ve bu karakteri ile Şeytanın yaklaşmak için fırsat kolladığı makamdır. Ve can. Beyniniz, kalbiniz, karaciğeriniz, sindirim ve üreme organlarınız, beş duyumuzla can, aslında bir sivrisinekten birazcık daha fazla bir değer ifade eder. Akıl kendi dışındaki unsurların hangisine dokunursa onu harekete geçirir ve ona dönüşür. Ve arızi sıfatlar onun bir parçası haline gelir.