Hal ve gidiş nasıl!
Eskiden karnelerde bir de böyle bir not vardı: Hal ve gidiş. Hali hazır durum ve gidişat nasıl sorusunun cevabı olarak bir not verilirdi. İnsanlar birbirlerine “ahval nasıl” diye sorarlardı.
Yani “Gidişat nasıl” derlerdi.
Gidişat iyi değil. Ama bir not daha: Allah (cc), bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir.
Yani hemen umutsuzluğa kapılmamak gerek.
Ahval, “hal’ler” demek. Yani işlerimiz, sağlığımız nasıl diye sorardı insanlar. Sormak, paylaşmak demekti.. Çünkü bilirlerdi ki, “kederler paylaşıldıkça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalırdı”. Ama artık paylaşmak değil, yıkıcı rekabet, hatta çalmak moda.
Çözüm adresi belli: “Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek.” Ama biz kendimizi değil, hep kibirlenerek, buyurgan bir eda ile başkalarını değiştirmeye çalışıyoruz. Bu gayeye yönelik olarak başkalarına karşı İlahlık ve Rablik taslıyoruz.