İşte bütün mesele bu!
Hep “yeniden iman etmek”ten söz ediyorum ya, “Dini Allah’a has kılmak”tan söz ediyorum ya! “Yaşadığımız zamana ve mekana şahidlik”ten söz ediyorum ya, şu ayet bu konuda Müslümanca bir...
Hep “yeniden iman etmek”ten söz ediyorum ya, “Dini Allah’a has kılmak”tan söz ediyorum ya! “Yaşadığımız zamana ve mekana şahidlik”ten söz ediyorum ya, şu ayet bu konuda Müslümanca bir duruşun ne olduğunu bize gösteriyor: Rahman ve Rahim olan (O’nun mesajının idraki anlamında) Allah’ın adıyla ve (bu ayetin bize yüklediği sorumluluk açısından, O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olmak açısından) O’nun adına. “Yeryüzünde vuku bulan veya başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılı olmasın. Kuşkusuz bu Allah’a göre kolaydır. Kaybettiklerinize üzülmeyesiniz ve O’nun size verdikleriyle şımarmayasınız diye (O böyle yapmıştır). Allah kendini beğenen, (ben ettim, ben yaptım, ben yapmasam olmazdı, ben olmazsam da olmaz diye) böbürlenen hiç kimseyi sevmez.” (Hadîd 22-23)
Bu konuda Resulullah (SAV) ne buyurmuştu: “Birinizin başına bir musibet/acı bir şey geldiği zaman, ‘Biz Allah’a aidiz ve biz O’na döneceğiz. Allah’ım! Başıma gelen musibetin/acının mükâfatını senden bekliyorum, bundan dolayı bana ecir ihsan et, benim için onu...