Kudüs’ü gözümüze çok yaklaştırınca!
İlk söz: Kudüs-ü Şerif bizim ilk kıblemizdir. Ve Kudüs-ü Şerif bizim için İsra’nın makamıdır. Kudüs-ü Şerif, bizim için Hz. Musa’nın, Hz. Süleyman’ın, Hz....
İlk söz: Kudüs-ü Şerif bizim ilk kıblemizdir. Ve Kudüs-ü Şerif bizim için İsra’nın makamıdır. Kudüs-ü Şerif, bizim için Hz. Musa’nın, Hz. Süleyman’ın, Hz. İsa’nın emanetidir. Hz. İbrahim’in emanetidir.
Süleyman Mabedi, Yahudiler için “Kral Süleyman”ın yaptığı bir mabettir. Bu anlamda tarihi bir değer taşır. Yoksa Sadece Filistin değil, Şam, Hatay, Urfa da Arz-ı Mev’ud için peygamberlerin yaşadığı bir coğrafyadır. Hristiyanlar için de Müslümanlarda olduğu gibi kutsal bir değer taşımaz.
Kudüs bize Hz. Ömer’in emanetidir.
Öte yandan; Kudüs, Museviler ve Hristiyanlar için ne anlam taşıyor ise, bizim için aynısından öte çok daha fazla bir anlam ve değer taşır.
Oraya Yahudiler “hakim” oldukları için Müslümanları ve Hristiyanları sokmadılar. Hristiyanlar “hakim” olduklarında ise yine Müslümanları ve Yahudileri sokmadılar. Müslümanlar o topraklara “hadim” olduğunda ise herkes hakkının sahibi oldu.
Bize göre “bütün insanlar ademin çocuklarıdır”. Biz insanlarla “ya dinde kardeş, ya da tende bir eş”iz. Doğduğumuz ana babayı, zamanı, toprağı, derimizin rengini ve cinsiyetimizi biz seçmedik. Bundan dolayı üstün ya da geri olamayız. Herkes inandığı gibi yaşayacak, düşündüğünü özgürce ifade edecek, insanların canları, malları, namusları, akıl ve inançları, nesilleri güvende olacak. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisi bizim önerimiz olmayacak, bir topluluğa olan düşmanlığımız, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecek. İşi ehline vereceğiz. Ehliyet ve liyakat imandan önce gelecek.