Nan-ı aziz!
Bizde bir söz var, “Nan-Kör” diye, “ekmek yediği kapıya ihanet eden, kendine uzatılan eli ısıranlar” için söylenilen bir söz. Ekmek, su, tuz hakkı diye bir şey. Hani derler ya “Bir fincan kahvenin 40...
Bizde bir söz var, “Nan-Kör” diye, “ekmek yediği kapıya ihanet eden, kendine uzatılan eli ısıranlar” için söylenilen bir söz. Ekmek, su, tuz hakkı diye bir şey. Hani derler ya “Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır” gibi bir söz bu.
Eskiden, bizde “ekmek”e “nan-ı aziz” denirdi. Yere düşen bir parça ekmek öpüp başa konur, temizlenip yenebiliyorsa yenir, değilse kuşların yiyeceği bir yere bırakılırdı.. Şimdiki ekmeklerle nan-ı aziz arasında bir ilişki yok. Bunlar biraz Amerikan, biraz Fransız. Un’u un değil, maya’sı maya değil. Mayası bozuk.
Aslında “ekmek” dediğiniz şey aynı zamanda “insanın mayası”dır.
Anlayacağınız insanın mayası bozuldu.
Sahi, biz niye kendi nan’ımızı kendimiz üretmiyoruz. Bunu evde de yapabiliriz, fırınlarımız da yapabilir.. Bursa’da bir kahvaltı evi bunu yapmış.