Ötekilere!
“Bozgunculuk yapmayın” dediğimizde, “biz ıslah edicileriz” diyorlar..“İnananların inandığı gibi siz de inanın” dediğimizde, “o gericiler gibi mi yani” diyorlar..İyi bilin ki, onlar...
“Bozgunculuk yapmayın” dediğimizde, “biz ıslah edicileriz” diyorlar..
“İnananların inandığı gibi siz de inanın” dediğimizde, “o gericiler gibi mi yani” diyorlar..
İyi bilin ki, onlar inkarcıların, bozguncuların ta kendileridir. Gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmezler.. Hani o inkarcılara gelince, madem Allah’ın kitabından razı değilsiniz, bari elinizdeki kitaptaki yazılanlara uysaydınız!
Hele o namaz kılıp da kamu malına el uzatanlar, kamu görevlerini ehliyet ve liyakat’ın dışında yandaşlarına verenler yok mu? Onların kıldıkları namazların kendilerine bir faydası olmayacak. Mekke-i Mükerreme’ye “turistik seyahat”(!) yaptıkları içinde günahları bağışlanmayacak! “Kazan - kazan”, “al gülüm, ver gülüm”, “Himmet” verip, “Himmet ve şefaat”ine sığındıkları hocaları da kendilerini kurtaramayacak! Zira Allah cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmeyecek! Hele o, cami avlusunda rüşvet pazarlığında, eşi ile kendi için 5 yıldızlı umre pazarlığı yapanlar var ya! Veyl olsun onlara! Namazda sağına selam verdiğinde yanında, kendinden rüşvet alamadığı için işini yapmayan bürokratı gören yaşlı adamı ağlatan bürokrata yazıklar olsun. Vay “o” “ihvanuşşeyatin” olup da, namaz kılanların, umreye gidenlerin haline!
Keşke bizim yazılı yasalardan önce ve öte, fıtratımızda varolan yasalara uygun davranabilsek. Ülkemizin de yazılı olmayan yasaları olsa mesela, güneşin doğuşu, gün batımı, ilkbahar, yaz, sonbahar, kış gibi.. Edep-ahlak gibi mesela. Uygarlık biraz da yazılı yasaların satır aralarında değil, insanların yanakları, alınlarında, gözlerinin ferinde gizli olsa.
Şu Anayasa tartışmalarında yasa yapanların halini gördünüz, bunların kim oldukları ortada iken, bunların yaptıkları da kendi akıl ve ahlaklarının eseri olacaktır, korkarım.