Akit ailesinin 25. yılı ve Hasan Ağabey...

Gazetemizin kuruluşundan bugüne tam 25 yıl geride kaldı. Cuma günü gazetemizle birlikte sunulan 25. yılı özel ekini gördükten sonra, bizler de bu konuda ‘Düşüncemizi okuyucumuzla paylaşmalıyız’ dedik. Bu anlayışla, ‘anlatılmaz yaşanır’ denilen şimdiki adıyla Yeni Akit ailesiyle olan birliktelik serüvenimizi kaleme alma gereği duyduk. 

Gazetecilik hayali, 1983 yılına denk gelen ortaokul yılarında içimize düşmüştü. Akit ailesiyle birlikte tam 20 yılı aşkı sürede, her yazının bize kattığı biraz heyecan, geçmişin hatırasının üzerimizde bıraktığı hoş sadânın duygusallığıyla, hislerimizi hangi kelimede karşılık bulabileceği konusunda inanın zorlanıyorum. O hoş sadânın bir ömür boyu devam etmesi umudu ve duasıyla inşallah...

Akit, Anadolu’da Vakit, Yeni Akit. Geçmişin izlerine baktığımızda, her bir isim o kadar çok mana ve hatırası var ki. Düşünebiliyor musunuz, tüm hayatınızın yarısına yakınında, aynı gazetede yer almak. Evim gibi gördüğüm Akit ailesinin her bir ferdinin, kaleme aldığım her yazıya ayrı bir katkısı oldu. Siz değerli okuyucularımızın ilgi ve alakası, bu mesleğe duyulan saygı ve sevgimizi gün be gün artmasının temel kaynağını oluşturdu, oluşturmaya devam edecek inşallah...

Ham olduğumuz için öğrenmemiz, pişmemiz için ise yanmamız gerektiğini, maneviyatla yoğrulmuş, zaferlerle üne kavuşmuş şanlı tarihimizin üstatlarından öğreniyorduk. Mesleğe başladığımızda, adı spor olsa da, muhtevası magazin, sadece isimleri gazete olan yayın organlarından sıyrılıp, soluğu değerli büyüğümüz, Rahmetli Hasan Karakaya Ağabeyimizin yanında aldığımda, yıl 1997 idi. Tıpkı Hasan Ağabey gibi, Mustafa Bey, Nuri Bey, Ali Bey ve tüm çalışanlarına kadar, evet herkes, sadece gazetenin kapılarını değil, gönüllerini bizlere açtılar. Gazetemizin ismi değişse de, değişmeyen maneviyatla bezenen, güç kazanan muhtevaydı. Her yazımızda, Allah’ın (c.c) rızasını nasıl kazanabiliriz hissiyatıyla hareket ettik. Bundan sonra da hissetmeye devam edeceğiz inşallah...

Akit sadece bir gazete değildi. Mazlumun ve Hakk’ın yanında olduğu için, kapısına panzerlerin geldiği, binasına kurşunların yağdığı günleri yaşadı. Gözaltı, tutuklamalar ve para cezalarıyla yıldırma çabalarının olduğu dönemler. Açılan tam 1800 davadan, olayın vahametini anlamak mümkün. Asla yılmadı ve yıkılmadı. İslami değerlerinden ödün vermemek, sadece ve sadece Allah’a (c.c) bağlılık ve güvenin bir karşılığıydı. 28 Şubatlı dönemlerde en yakınım olan kişinin ‘Sadece sen kendini değil, bizleri de fişlettin...’ sözlerinin ne kadar sıradan ve dünyalık yaklaşım olduğunu söyledik, elhamdülillah. Allah’ın (cc) ipine sımsıkı sarılma anlayışıyla, aynı çizgide yol almaya devam edeceğiz inşallah...

Hasan Karakaya Ağabeyimiz, Kadir Demirel Ağabeyimiz, Yılmaz Uygun Ağabeyimiz, Abdurrahim Karakoç Üstadımız ve ebediyete göç eden diğer yazar ve çalışanlarımızı rahmetle anıyoruz. Allah (c.c) ruhlarını şad, mekânları cennet eylesin. Kendilerini her daim, geride bıraktıkları güzellikleriyle yâd edeceğiz inşallah...