Nike ve minderdeki Müslüman Türk kadını
Spor giyim firması Nike’ı, bilmeyenimiz yoktur sanırım. Ülkemiz de önemli bir pazar payına sahip. Tıpkı Adidas markası gibi, bu markayı üzerinde taşımayan sporcu, vatandaş kalmadı gibi. Nike’ın...
Spor giyim firması Nike’ı, bilmeyenimiz yoktur sanırım. Ülkemiz de önemli bir pazar payına sahip. Tıpkı Adidas markası gibi, bu markayı üzerinde taşımayan sporcu, vatandaş kalmadı gibi. Nike’ın Müslüman kadın sporcuları için geliştirdiği ve tanımını ‘ilk sportif hicab (başörtüsü)’ dikkatimizi çekmiş ve soru yöneltmiştik; ‘Sahi, Nike’ın Başörtüsü ile ne işi olabilir?’ Biraz düşündüğümüzde, işin içinde pazar payı, mevzu para olunca, iştahlarının kabarmaması imkansız. Markanın, özellikle bayanlar için ürettiği ürünlere baktığımızda ise, kıyafetlerin açık-seçik, İslami hassasiyetle hiçbir bağlantı kurulamaması, Müslüman kadın sporcular için ürettiği hicap-başörtüsü-türban ile para dışındaki amacını da ortaya koyuyor! Reklamlarında, Alman Kadın Şampiyon boksör Zeina Nassar, Birleşik Arap Emirlikleri’nin artistik patinaj sporcusu Zehra Lari’ya kadar birçok ünlü ismi kullanma yoluna gitmesi işin bir başka yönü…
NİKE VE TÜRKİYE PAZARI
Kıyafet olarak üstte başörtüsü, altta tayt. Sadece adı oluyor, kapanmak. Nike firması ürettiği sözde tesettür kıyafetle kendine yeni bir pazar açmış oldu. Türkiye gibi, nüfusunun yüzde doksan dokucu Müslüman ülkede (yaşantıya kıyasladığınızda, böyle bir yüksek oran sözde kalıyor), yabancı bir markanın kendi çıkarlarına göre çalışması demek. Ne demek istiyoruz? Sorusunun cevabı için, 10 Mart 2017 tarihinde ‘Nike’ın taytlı, başörtülü sporcuları!..’ başlıklı yazının ayrıntıları geldi; “…1998 yılında Nike tarafından satışa çıkarılan üstünde ‘Allah’ yazan ayakkabı haberleri geldi. Tüm bunlar ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satmak...’ özdeyişini hatırlattı. Şimdi hal böyleyken, sahi, Nike’ın başörtüsü ile ne işi olabilir? Bir başka soru; Nike’ın ‘başörtüsü’ hamlesi, 28 Şubat darbe girişimi sürecinde yaşansa ne olurdu?..” Firmanın ‘felsefesiyle’ uyuşmadığından, o süreçte böyle bir kıyafet üretmeyeceği için, böyle bir durum da yaşanmayacaktı! Devam edelim…
DÜNYAYA REKLÂM ETTİ
Yasemin Adar ismi, birilerine göre (düne kadar isimleri bizde saklı kalmasını rica ediyorlardı), bayan güreşinin gelmiş-geçmiş en iyi güreşçisi (kadın nasıl güreş yaptığının örneklerini, arama motoru Google’a bakabilirsiniz ama, genel görüntüleri görüp günaha girmenizi arzulamam). Biz bu satırları yazarken, yine birilerine göre, Yasemin Adar’ın kariyerinde 1 Dünya, 2 Avrupa, 1’de Akdeniz Şampiyonluğu bulunuyor (muş). Tabii Müslüman Türk kadının bu durumu yine bir başkalarının harekete geçmesini sağladı. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, Yasemin Adar’ın Dünya Fair Play Konseyi tarafından Dünya Fair Play Özel Diploması verildiğini açıkladı. Tabii Adar’ın durumunu görür de Nike firması boş durur mu! Bir Müslüman Türk kadını Yasemin Adar, mayo giyerek Dünya minderlerine çıkacak ve başörtüsüyle taytı paket yapıp, Nike Pro Hijab (Nike Pro Başörtüsü) markasıyla Müslüman ülkenin pazar payından iştahı kabaran Nike boş mu duracak! Firma, Yasemin Adar’ın ‘Bir zamanlar kadından güreşçi mi olur demişlerdi…’ sözleriyle başlayan kişisel açıklaması ve mayolu resmini 7,7 milyon takipçisi bulunan İngilizce ve Türkçe yayın yapan sosyal medya hesabına taşımakta geç kalmadı. Onların hayali, ülkemizdeki ‘taşeronlarının’ katkılarıyla gerçeğe dönüşüyor. 1998 yılında Müslüman Türk kızına mayo giydirilip, mindere çıkarılması, İslami değerlerle bağdaşmayan ve adına da güreş denilmesi, batıl/haçlı anlayış için ‘zafer’ olarak anılmasından başka ne manaya gelir ki! Evet, yıl 1932 Keriman Halis Dünya Güzeli, yıl 2018... Geride kalan sadece yıllar değil, sahip çıkamadığımız ve modern spor adı altında kaybolup giden milli ve manevi değerlerimiz. Yazık, hem de çok…