Sevinin başlar yüksekte!
Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte! Ölsek de sevinin, eve dönsek de! Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! (1961) • Bazen...
Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! (1961)
•
Bazen ‘bugün neyi yazmak?’ sorusuna karşılık bulmak için kalemi elimize aldığımızda, duygularınıza hakîm olamıyoruz…
Görünen ve yaşanan gerçekler karşısında düşünceleriniz, vicdanınızın esintisine kapılıp giderken, ‘bu yolculuk nereye’ diye, sorgulama vaktini bile bulamıyorsunuz, sayfanın sonu geldiğinde.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Zindandan Mehmed’e mektup’ şiirinin ilk kıtasıyla bugün yazımıza başlamak istedik…
Durup dururken değil, gündemin bir yansıması olarak, köşemizin ‘hak’ bulması, içinde yaşadığımız ve geleceğimizin mana kazanması için böyle bir giriş.
Konumuz spor olduğu için, sporun ne manaya geldiğini, kamuoyunu-milyonları peşinde sürükleyen futbolun oyun olmaktan çıktığına açıklık getirmek için böyle bir giriş…