Sporun ‘siyasal’ ideolojisi
Spor kelimesinin içeriğini yarışma/egzersiz şeklinde doldursak mı daha iyi, aksi/tersi bir durum olarak siyasal/ideolojik/politik olarak mı değerlendirmek mi iyi olur? ‘Bugün içinde yer alan süreçte, bu sorunun ne manası...
Spor kelimesinin içeriğini yarışma/egzersiz şeklinde doldursak mı daha iyi, aksi/tersi bir durum olarak siyasal/ideolojik/politik olarak mı değerlendirmek mi iyi olur? ‘Bugün içinde yer alan süreçte, bu sorunun ne manası olabilir?’ sorusunun cevabını, yaşananlarda çok net bir şekilde görmek/anlamak/yorumlamak mümkün. Şu, şu, şu şeklinde, isimlerden bahsetmek yerine, nasıl bir ‘anlayışın’ uygulama içerisinde olduğunu, futbol ağırlıklı olarak spor camiası içerisinde rastlamak mümkün. Her birini tek tek ‘cımbızlamak’ yerine, kamuoyunun da zaten bildiği olaylarda, örneklerini sıkça rastlamak mümkün. Sadece birkaç takımın formasıyla gezi olaylarında, olimpiyat stadyumunda maçların tamamlanamaması ve tribünlerde ‘gövde gösterisi’ yapabiliyorlar. ‘Hal böyle olunca da, bu yaşananların tutarlı/bilimsel tarafı ne olabilir?’ diye araştırma gereği duyduk. Gerçekleştiğimiz bu araştırma neticesinde en somut örnek olarak ‘İdeolojik Bir Meşrulaştırma Aracı Olarak Spor ve Spor Bilimleri’ başlıklı araştırma/makaleyle karşılaştık. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğreti Üyesi Sayın Ahmet Talimciler’in araştırması, konunun hangi boyutlarını ve hassasiyette taşındığını gözler önüne sermekte. Bulunduğu toplumlara farklı anlamlar katan bu süreçle ilgili araştırmada yer alan işte o bölümler;
“Toplumun ideoloji üreten kurumları arasında bir karşılıklılık söz konusudur ve bu kurumlar toplumdaki iktidar örgütlenmesinin birer parçası olarak ortak duyunun inşasına katkıda bulunurlar. Geniş kitleleri etkisi altına alabilme gücü nedeniyle sportif etkinlikler özellikle de büyük organizasyonlar (olimpiyat oyunları, dünya futbol şampiyonası, şampiyonlar ligi organizasyonu gibi) toplumsal yaşam için ortak duyunun ve birlikteliğin yaratılmasında etkilidirler. Spor, toplumsal olarak inşa edilmiş bir aktivite alanıdır ve yalnızca oluşturulmakla kalmaz aynı zamanda ona, bir takım anlamlar yüklenir. Spora yüklenilen bu anlamlar üzerinden kimlikler oluşturulur. Sporun ‘biz ve öteki’ ayrımını besleyip, büyüten bir yapıya sahip olması, oluşturulan kimliklerin her daim canlı tutulabilmesine de olanak sağlar. Spor, toplumsal yaşamın içerisinde bulunmakla birlikte yerine getirdiği işlevler açısından sanki yaşananların dışarısında bulunan bir alan izlenimi yaratmaktadır…”
“Spor, önce siyasal ideoloji tarafından kendi iktidarının meşruiyeti için kullanılmış ve bir nevi propaganda aracı haline getirilmiştir. Bunun en uç örneği Hitler Almanya’sı, Franco İspanya’sı ve Salazar’ın Portekiz’idir. Spor özellikle de futbol, Latin Amerika ülkelerinde iktidarı ele geçiren Askeri iktidarların en sık başvurduğu alandır. 1978 Arjantin Dünya kupası, Arjantin’de yapılan askeri darbenin etkilerinin hafifletilmesinde, askeri iktidarın dünya kamuoyundaki imajının düzeltilmesinde kullanılmıştır. Türkiye’de de 12 Eylül 1980 sonrasında futbol, gençleri terörden ve her türlü zararlı alışkanlıklardan uzaklaştırmak için kullanılmıştır. Sporun siyasileşmesi daha sonraki dönemlerde de sürmüş ancak sporun, ekonomik sosyal sistemin olmazsa olmazlarından birisi haline dönüşmesi ile ideolojik etkisini farklı bir kulvarda sürdürmeye başlamıştır...”
Yukarıda bilgilerini paylaştığımız bilimsel çalışmadaki kesitler, bizlere önemli mesajlar vermekte. Bir emek, uğraş ve çabanın neticesi olan bu tür araştırmalar, içerik açısında toplumsal yapı ve kimlerin ‘menfaate’ dayalı ideolojik olarak nasıl kullandığının yansıması, gelecek için ise önemli ‘ipucu/sinyal’ olabilmektedir. Hal böyleyken, doğruya ulaşma adına bilimsel çalışmaları önemi ortaya çıkıyor. Eğer bu hususta bir ihmal veya ihlal varsa, o vakit görev bize, ‘yazmak’ gibi sorumluluk yüklüyor…
Bu vesileyle Cuma günümüz hayırlara vesile olsun inşallah…