‘Tek ayak, tek yürek, tek hedef’
Sporcularımızın ‘engel’ tanımamaları, onlara daha çok ilgi göstermemizi sağladı. Ülke futbolu ‘dibe’ vurduğunda millilik anlayışımızı hiçe sayarak, yabancı teknik adam...
Sporcularımızın ‘engel’ tanımamaları, onlara daha çok ilgi göstermemizi sağladı. Ülke futbolu ‘dibe’ vurduğunda millilik anlayışımızı hiçe sayarak, yabancı teknik adam, yabancı futbolcu gibi yeni kahramanlar aramaya/türetmeye başladık. Üç tarafı denizlerle çevrili güzel ülkemizde, ülke futbolu için teknik adam konusunda Lucescu’nun ‘can simidimiz’ olmasını istedik. Gelinen noktaya bakıldığında ise, bu seçim sürecinin içinden çıkılmaz bir hal aldığı her halinden belli. Tablo böyle iken, sporun sayısal değeri kadar sosyal boyutunu iyi ‘hesaplamak gerekirse, engel tanımayan ‘özel’ sporcuların aldıkları Avrupa, Dünya, Olimpiyat şampiyonluklarını nasıl görmezlikten gelip, yabana atarsınız!..
‘Tek ayak, tek yürek, tek hedef’ başlığını ben çok tuttum. Hem de gönlümü/yüreğimi kıpır kıpır edercesine. Engelli kardeşlerimizin içinde yer aldığı ‘ruh’ halini yansıtan bir durum. Böyle bir başlığın ortaya çıkmasına katkı sağlayan Ampute Milli Takımı’na teşekkürlerimizi iletiriz. Ayrıca, her bir sporcuun hayatları belgesel, roman, hikâye olmasına aday, önemli derslerle dolu ki! İbretlik hayat serüvenlerini araştırmacı gazetecilik anlayışıyla kamuoyuna duyuran Anadolu Ajansı’ndaki meslektaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyoruz…
Ampute Milli Takımı’nın kaptanı Osman Çakmak, Avrupa Şampiyonası çeyrek finalinde son Dünya Şampiyonu Rusya’yı yenerek, şampiyonluk yolunda dev adım attıklarında ‘Tek ayak, tek yürek, tek hedef’ söyleminden güç aldıklarını açıkladı. Bu sıradan bir ‘söylemden’ ziyade, her birinin zorluklar içinde geçen hayat ve çabaları, adeta ‘beyaz’ perdeden ‘yeşil’ sahalara aktarılma sahnesi gibi. Engelli bireylerin ‘spor’ aracılığıyla ulaşılabildiklerinin zirvesi. O zirvenin kaynağı/sırrını ‘Tek ayak, tek yürek, tek hedef’ anlayışı oluşturmakta. Kalbe/yüreğe heyecan salacak, tutunulacak bir dal olmayınca, netice...