Cumhuriyet sigortamızdır
Eğer siyasal sistemin adı Cumhuriyet değil de padişahlık/saltanat veya sosyalist halk cumhuriyeti olsaydı biliniz ki, FETÖ, amacına ulaşmıştı. Dini damardan girerek adım adım toplumun bilincini ele...
Eğer siyasal sistemin adı Cumhuriyet değil de padişahlık/saltanat veya sosyalist halk cumhuriyeti olsaydı biliniz ki, FETÖ, amacına ulaşmıştı. Dini damardan girerek adım adım toplumun bilincini ele geçirdiğinde, bütün kadrolarıyla devlete egemen olduğunda, iş başındaki tak adamın yapacağı hiçbir şey yoktu.Öyle ise neydi Türkiye Cumhuriyeti'nin sigortası? Niye ele geçiremedi ve neden darbeciler genel hâkimiyeti sağlayamadı?Çünkü karşısında bir de bu gruplara karşı olanlar ve laik kesim vardı. Ayrıca cemaatlerin siyasi propagandalarına, dini felsefelerine inanmayanlar, demokratlar, milliyetçiler vardı.Kısaca Cumhuriyetin beraberinde getirdiği siyasi çoğulculuk vardı.İşte bu siyasi farklılaşma, tekilliği önleyen ve çeşitliliği sağlayan sistem, aynı zamanda farklı anlayışların ve siyasi ideolojilerin birbirini takip etmelerini de sağlıyor.Bunun sonucu nedir?Siyasal denetimdir.Demokrasi işte bunun için güzeldir.Siyasi ideolojiler, hem kendilerini topluma kabul ettirmek için birbiriyle yarışıyor ve hem de birbirlerini eleştirerek, hataları üzerinden propaganda geliştirerek birbirlerini denetliyor.İşte tam bu noktada hür basın, ana akım medyaya önemli görev düşüyor. Siyasal sistemin doğru çalışması bakımından medyanın üstleneceği görev nedir?Bir taraftan kamusal denetim yaparken, öte yandan, siyasal gruplara mümkün olduğu ölçüde eşit uzaklıkta durarak, onlardan gelecek haberleri topluma duyurmaktır.Demokrasinin sahibi halktır.Halk doğru bilgilenmezse, doğru karar da veremez. Çünkü yanıltılmış bir halkın, düzgün bir siyasal yönetim oluşturmasını bekleyemeyiz.Türkiye'nin içinde bulunduğu açmazların ve çıkmazların ana nedeni budur.Ana akım medya baskı ve tehdit altındadır. Birincisi hükümetin siyasal baskısı, ikincisi de siyasal iktidarın medyasının baskısı var üzerlerinde.Bunun en çarpıcı örneğini İYİ Parti'nin kuruluşunda gördük.Sağlıklı bir demokraside, toplumsal katmanları ilgilendiren üstelik de MHP gibi ideoloji partisinde demokrasi mücadelesi vererek yükselen bir parti, hem habercilik ve hem de demokrasinin niteliği açısından halka duyurulması gereken önemli bir haber içeriğine sahiptir. Ancak, iktidar televizyonlarını bir kenara koyun, ana akım medya bile kuruluşta demokrasi görevini yerine getiremedi. Getirdikten sonra ise, kimi hükümet yanlısı medyanın saldırısına uğradı, az da olsa İYİ Parti ile ilgili verilen haberlerin, işbaşındaki hükümete yönelik bir saldırı olduğu yönünde tehdit edici ve merkez medyayı suçlayıcı haberler yapıldı. Hükümet medyasının, kendi dışındakileri kendine bağlı ve bağımlı olmaya zorladığı bir süreçte, millî demokrasi ve elbette Cumhuriyet amaçları bakımından istenilen noktaya ulaşamamaktadır.Hâlbuki cumhuriyeti kuranlar, özellikle öğretmenlerden "fikri hür, irfanı hür nesiller yetiştirmelerini" istemişti.İktidar kanadı, kendi dışında aykırı seslere tahammül edemiyor. Ama etmelidir.Çünkü "Cumhuriyetin fazilet olduğu" lafta değil pratikte gerçekleşmiştir. Özellikle FETÖ imamlarının organize ettiği, arkasında yabancı devletlerin bulunduğu dini kalkışma, Cumhuriyet sayesinde işlevsiz kalmıştır. Yoksa Saddam örneğinde olduğu gibi diktatörün bütün etrafını kuşatıp, karısı, kızı ve oğlu da dâhil yakın çevresini ele geçirdiği gibi, koca ülkenin ordularını tek bir cümle ile etkisizleştirerek rejimi emir aldığı devlet ya da devletlere teslim ederdi. Irak'ta Kesnizani tarikatı bunu yapmadı mı?Türkiye'de "fikri hür, irfanı hür" cumhuriyet çocukları, bu etki alanının dışında kalarak, Irak olmamıza müsaade etmedi. İşte Cumhuriyet bunun için fazilettir.