Ben provokasyonum diye bas bas bağırıyor
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan bu hafta 'Ben provokasyonum diye bas bas bağırıyor' başlıklı yazısını kaleme aldı.
Olay şu:
Sarıyer’de Santa Maria Kilisesi’nde pazar ayini yapılırken maskeli iki kişi, ellerindeki silahları ateşliyor. Ayine katılan bir vatandaşımız hayatını kaybediyor.
*
Çok uzun zamandan beri azıcık karışık kuruşuk bir olay gördüğümüzde hemen şöyle diyoruz:
*
PROVOKASYON!
*
Sık kullanılmaktan yorulmuş bir kelimedir provokasyon. Çaptan düşmüştür. Acayip yıpranmıştır. Etkisini yitirmiştir. İnandırıcılık sorunu yaşamaktadır.
*
Maske... Silah... Saldırı... Kilise...
Bu sözcüklerin etrafında gelişen dünkü olay, etkisini yitiren, inandırıcılık sorunu yaşayan, yıpranan, çaptan düşen provokasyon olgusuna destansı bir alan açmış oldu.
Çünkü olay, “Ben bir provokasyonum” diye bas bas bağırmakta.
*
Bir provokasyon ancak bu kadar kör gözüm parmağına olur. Bir provokasyon ancak bu kadar kaba saba olur. Bir provokasyon ancak bu kadar incelikten yoksun olur.
*
Provokasyonun daniskasıdır bu olay. Nirvanasıdır. Everest’idir.
Aynı zamanda...
Alçaklığın da daniskasıdır. Şerefsizliğin de nirvanasıdır. Kalleşliğin de Everest’idir.
ÖZGÜR ÖZEL’İN GÖZÜYLE ERDOĞAN
CHP, geçen seçimdeki ittifak ortaklarının tümünü kaybetti.
*
İYİ Parti, ayrı baş çekiyor. Saadet, yanında durmuyor. Deva, ayrı bir yol tutturmuş durumda. Yani müttefiki kalmadı CHP’nin.
Bir DEM var, onun da ne yapacağı belli değil.
*
CHP Lideri Özgür Özel, bu durumdan Erdoğan’ı sorumlu tutuyor.
Söylediği şu:
*
“Erdoğan, CHP’nin karşısına çok büyük bir cephe kurdu. Geçmişte ittifak yaptıklarımızı karşımıza koyarak Türkiye’nin üzerine yeni bir oyun kurmakta.”
*
Özgür Özel’in bu yaklaşımında iki büyük sorun var: