BARIŞ Atay şöyle diyordu attığı ‘tweet’te:
Benim çağrım polise, savcıya değil Muharrem İnce ve Meral Akşener’eydi
BARIŞ Atay şöyle diyordu attığı ‘tweet’te: - O gün geldiğinde hepiniz ağlayarak özür dileyeceksiniz... - Affedeni, acıyanı, yargılamaktan vazgeçeni unutmayacağız. - Yok...
- O gün geldiğinde hepiniz ağlayarak özür dileyeceksiniz...
- Affedeni, acıyanı, yargılamaktan vazgeçeni unutmayacağız.
- Yok öyle hepimiz kardeşiz falan... Yok öyle kavga istemiyoruz falan...
- Her şey yeni başlıyor. Yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz.
*
Bu mesaj, AK Parti cenahında elden ele dolaştırılıyordu.
Elden ele dolaştıranlar, AK Parti’ye oy verenlere ya da oy vermiş olanlara şunu demek istiyorlardı:
“Bakın! Adamlar nasıl da hınç içinde, kin içinde, öfke içinde... Bunlar gelince bütün kazanımlarımız elden gidecek... AK Parti’ye yönelik eleştirilerinizi falan bir tarafa bırakın. Safları sıklaştırın...”
*
Tam da milletin kutuplaşma duygusunu bir tarafa bırakıp aklıselimle karar verme aşamasına geldiği bir seçim döneminde...
Barış Atay’ın sorumsuzca attığı bu “dangalak tweet”, resmen yeni bir kutuplaştırmanın aracı haline gelmiş, getirilmişti.
*
Barış Atay’ın “o gün geldiğinde...” dediği gün ne olacak?
Ya Muharrem İnce başa geçecek ya da Meral Akşener başa geçecek.
O halde bu bıktırıcı ve dangalak kutuplaştırma oyununu bozma görevi de onların olmalıydı.
*
İşte bu nedenle...
İkisine seslenen bir yazı kaleme aldım.
Dedim ki:
- Muharrem İnce!
- Meral Akşener!
- Çıkın ve bu Barış Atay denilen adama haddini bildirin.
- “Biz rövanş peşinde değiliz” diyerek bildirin...