Savaş şaklabanları
Hürriyet Gazetesi Yazarı Ahmet Hakan'ın bugünkü (17.03.2022)''Savaş şaklabanları'' başlıklı yazısı.
Putin’e mesaj yazıyor. “Gel” diyor. “Teke tek dövüşelim” diyor. “Var mısın?” diyor. Sonra da dil çıkaran çılgın emoji’lerle süslüyor bu teklifini. Bebekler ölüyormuş, yüz binler mülteci oluyormuş. Umurunda değil. Eğleniyor ağamız.
Şaklabanlığı ve müptezelliği bu savaşta iyice ortaya çıktı. Kim Putin’e laf ederse, Putin’den önce bu çıkıyor ortaya. Elon Musk’a “Putin abim seni döver” diye laf sokuyor. Ölümler, gözyaşları umurunda değil. Neşe saçıyor ağamız.
Mustafa Sarıgül kadar olmasa da bayağı bir delirdi. Sürekli makam odasında fotoğraf çektiriyor. Poz yapıyor, Clark çekiyor. Bazen Napolyon’a özeniyor, bazen Zelenski’ye... Hiçbir şey umurunda değil. Poz peşinde ağamız
MÜLTECİNİN ANCAK UKRAYNALISINI SEVMEK
SABAH kahvesi için mahalle kahvesine gitmiştim.
Yan masadan şöyle bir cümle işittim:
“Şekerim Ukraynalı mülteciler, Suriyeli mülteciler gibi değil ki... Bunlar hiç değilse medeni.”
Genelleme yapmaktan pek hoşlanmam.
Ama bu konuda yapacağım:
Mahalle kahvesinde yan masadan işittiğim o cümle...
Aramızdaki en mülteci düşmanlarının bile...
Dip duygularının ifadesidir.
AĞAÇ OLAYININ CHP’Yİ BİTİRME İHTİMALİ SIFIR
ÇIRAĞAN Caddesi’ndeki ağaçlar, beni her zaman etkilemiştir. Devasa boyutlarına, görmüş geçirmişliklerine, bilgece duruşlarına, tarihten seslenişlerine hep hayran kalmışımdır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu ağaçlardan bazılarını, “Bunlar kanser, bunlar hasta, kesmek zorundayız” falan diyerek kesti. Gerçekten kesilmek zorunda mıydı bu ağaçlar, yoksa varlıkları korunabilir miydi? Tartışmaları devam ediyor. Mesela Orman Mühendisleri Odası, “Bu bir katliamdır” diyor.