Casusluktan değil, ahlaktan yargılanmalıydı!
Can Dündar ve Erdem Gül tahliye edildiler... Erdem Gül’ü tanımıyorum. Bendeki karşılığı “olumsuz” değil. Bilakis, müspet biri gibi geliyor bana. Öteki için aynı...
Can Dündar ve Erdem Gül tahliye edildiler... Erdem Gül’ü tanımıyorum. Bendeki karşılığı “olumsuz” değil. Bilakis, müspet biri gibi geliyor bana.
Öteki için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.
Öteki (yani Can Dündar) benim nazarımda “gazeteci” değil.
Gazetecilik yapması gerektiği zamanlarda ortalıktan toz olmayı seçmiş sinsi, kurnaz, hesapçı ve tahammülfersa biri... “Gazetecilik” sadece kılıf olarak duruyor onda. Ben böyle düşünüyorum...
Birazdan tartışacağımız konuyla (“casusluk” meselesiyle) alakalı değil ama Can Dündar’ın yaptığı işlerden de hoşlanmıyorum. Hiç bana göre değil o ağlak yazılar, ağlak belgeseller, o irrite edici romantik ses tonu...
Ne zaman “Bu bir Can Dündar işidir” etiketiyle karşılaşsam, kaçıyorum.
Bir de “yalancı...”
Kaç yıldır mesleğin içindeyim, yalanı “sistematik” hale getirmiş böyle bir fenomenle karşılaşmadım.
Bir konuşmasında, 12 Eylül’de darbeye, işkenceye ve hukuksuzluklara karşı duran yazılar yazdığı için “ödüller” aldığını söylüyordu.
Biz hiçbir zaman Can Dündar’dan, sıraladığı olumsuzluklara karşı çıkan bir yazı okumadık. Hangi ödülleri aldığını da bilmiyoruz.
Darbe dönemlerinde yoktu...
Pardon, vardı... 28 Şubat’ta darbeci generallerin yanında saf tuttu ve bol mağdur patakladı... “Cezaevi koşullarını gündeme getirdiğim için...” dediği 12 Eylül’de ise (portakalda vitamin değilse de) kısa pantolonla dolaşan bir lojman çocuğuydu.